BEYAZ KOD HAKKINDA DETAYLI BİLGİLENDİRME
ŞİDDET KAVRAMI
Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.
Bu tanım kapsamında ve sağlık hizmeti veren hekim ve diğer sağlık meslek mensuplarını[1] ilgilendiren boyutta, tokat atmak, iteklemek, tekmelemek, bir şey fırlatmak, yumruk veya bir nesneyle vurmak, silah veya bunun gibi bir nesneyle zarar vermek ya da tehdit etmek gibi davranışlar fiziksel şiddet; hakaret etmek, aşağılayıcı söz söylemek, küçük düşürmek, sözlü olarak tehdit etmek, kişiye kendisini yetersiz hissettirecek söz veya davranışta bulunmak, küfretmek, kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlamak gibi fiziksel bir baskı olmadan uygulanan ve ruh sağlığını etkileyen her türlü söz ve davranışlar sözlü-duygusal-psikolojik şiddet; kişiye cinsel içerikli sözler söylemek, kişiyi cinsel yönden aşağılamak ya da cinsel taciz olarak değerlendirilen davranışlar ise cinsel şiddet kategorisindedir[2].
Bahsi edilen söz, tutum veya davranışların hasta, hasta yakını ya da diğer kişilerce hekim ve diğer sağlık meslek mensuplarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı gerçekleştirilmesi halinde, sağlıkta şiddet veya sağlık çalışanlarına şiddet durumu söz konusu olmaktadır.
Sağlıkta şiddet veya sağlık çalışanlarına şiddetin çok eski zamanlardan beri var olduğu bilinmekte, zaman içinde azalmak yerine daha da arttığı dikkati çekmektedir. Bu çalışmanın konusu, sağlık çalışanlarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı gerçekleştirilen her türlü şiddet olaylarının oluşmasına, hatta bunların artmasına neden olan sosyo-ekonomik koşulların araştırılması ve incelenmesi olmayıp, şiddet olayı meydana geldiğinde hekim ve diğer sağlık meslek mensuplarının hukuki süreç ve hakları konusunda bilgilendirme yapmaktır.
Gerçekten de sağlık meslek mensuplarına yönelik şiddet olayları günden güne artış gösterirken şiddete maruz kalsın ya da kalmasın, hekimler başta olmak üzere sağlık meslek mensuplarının çoğunlukla, şiddet olayı gerçekleştiğinde sahip oldukları hukuki ve idari haklar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları düşünülmektedir.
Sağlık meslek mensuplarının %67’sinin en az bir kere şiddete maruz kaldığına[3], Ocak 2016-Ocak 2022 yıllarını kapsayan dönemde toplam 84.246 tane sağlıkta şiddet başvurusu yapıldığına[4] dair istatistik verileri varken, bu ciddi ve yaygın soruna yönelik olarak anında ve etkin hukuksal girişimlerde bulunmak, öncelikle ilgili sağlık meslek mensubunun yeterli bilinç, bilgi ve desteğe sahip olması ile mümkündür. Hekimler başta olmak üzere sağlık meslek mensuplarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı gerçekleştirilen şiddet durumlarında kayıtsız kalınmayarak derhal ve etkili olarak hukuki ve idari hakların kullanımına geçilmesi, bir taraftan ilgili sağlık meslek mensubuna şiddet uygulayanın yaptırımsız kalmasını engelleyecek, diğer taraftan ise bu konu ile ilgilenen, hassasiyet gösteren kişi ve kuruluşlar aracılığıyla paylaşılan süreç ve sonuçlarla kamuoyu yaratılarak toplumsal bilinç ve çekince oluşturulabilecektir.
BEYAZ KOD
Sağlık çalışanlarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı herhangi bir şiddet türü uygulanması durumunda şiddeti gerçekleştiren kişi veya kişilerin karşı karşıya kalacakları yaptırımlarla ilgili olarak bir takım özel idari ve hukuki düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemeler genel olarak BEYAZ KOD başlığı altında toplanmıştır ve Sağlık Bakanlığı takibinde olacak şekilde ceza hukuku hükümleri ile birlikte uygulanmaktadır.
Sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine yönelik olarak Sağlık Bakanlığı tarafından özellikle 2010’lu yılların başından itibaren ciddi adımlar atılmaya başlanmış, “Emeğe Saygı Şiddete Sıfır Tolerans!” sloganını temel alan bir kampanya dahilinde politika hedefi belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesi ve hasta, çalışan güvenliğinin sağlanarak hizmet kalitesinin artırılması bağlamında geliştirilen çalışan hakları ve güvenliği uygulamaları; sağlık çalışanlarının sundukları hizmetten dolayı karşılaşabilecekleri hak ihlalleri, davranışsal boyutta risk faktörleri, şiddet eylemlerini tanımlayarak koruyucu ve önleyici tedbirleri oluşturmak, kriz durumunda gerekli hukuki danışmanlığı yapmak ve destek mekanizmalarının odağında krizin niteliğine göre gerekli uygulamaları sunmak; risk analizi yapmak, yasal mevzuat hakkında sağlık çalışanları ve hastaları bilgilendirmek, makro düzeyde çalışan hakları ve güvenliği politikaları oluşturmak ilkeleri ve vizyonuna dayandırılmıştır[5].
BEYAZ KOD, sağlık çalışanlarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı yukarıda bahse konu edilen şiddet türlerinden bir veya birkaçının gerçekleştirilmesi durumunda uygulanacak prosedürler bütünüdür.
Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevinden dolayı herhangi bir şiddet türüne maruz kalan sağlık çalışanı, sağlıkta şiddet mağduru[6] olarak derhal BEYAZ KOD vermelidir. BEYAZ KOD verme işlemi;
- telefonla 7 gün 24 saat esasına göre hizmet veren 113 nolu çağrı merkezi aranarak,
- https://beyazkod.saglik.gov.tr/Giris.aspx adresinden veya
- doğrudan ÇGB’ye[7] müracaat edilerek gerçekleştirilebilmektedir.
Yanı sıra özellikle yataklı tedavi kurumlarında meydana gelen şiddet olaylarında, kurum yöneticisi, çalışan hakları ve güvenliği biriminden bir personel ile güvenlik görevlilerinden oluşan BEYAZ KOD müdahale ekibine hızla haber verilmesinin ve ekibin olay yerine en kısa sürede ulaşmasının sağlanması amacıyla sabit telefondan 1111 nolu iç hat aranmalıdır[8].
Doğrudan ÇGB aranmadan diğer yollardan birini kullanarak şiddet mağduru tarafından bir başvuru yapıldığında, ilgili başvuru otomatik olarak ÇGB ekranına düşer. ÇGB personeli bir başvuru olduğu takdirde ivedilikle ilgili personel ile irtibata geçer. Süreç hakkında şiddet mağdurunu bilgilendirir. Gerekli tüm bilgi ve belgeleri temin ederek sisteme kaydını sağlar. Belge asıllarını ivedilikle il BEYAZ KOD koordinatörüne[9] iletir.
Alo 113 Üzerinden Başvuru
Operatör öncelikle sizden T.C. kimlik numaranızı isteyecektir. Sisteme daha önce üye oldu iseniz olay yeri ve tarih-saat bilgilerini iletmeniz halinde başvurunuz tamamlanacaktır. Sisteme üye değilseniz operatör tarafından istenilen bilgileri iletmeniz üzerine üyelik işlemleriniz gerçekleştirilecek ve akabinde olay yeri, tarih ve saat bilgilerinin de sisteme kaydı ile başvurunuz tamamlanacaktır. Başvurunuzun tamamlanması ile kurumunuzda görevli ÇGB kısa sürede sizinle irtibata geçecektir.
İnternet Üzerinden Başvuru (https://beyazkod.saglik.gov.tr/Giris.aspx)
Zaten üye iseniz Üye Girişi Ekranından giriş yapılmalıdır. Üye değilseniz önce üye olunmalıdır.
Giriş yapıldıktan sonra Şiddet Başvuru Formu Ekle sekmesinden gerekli bilgiler girilir.
Formdaki bilgilerin bir kere kaydedildikten sonra kaydeden kişi tarafından değiştirilmesi mümkün olmayacağından bilgilerin eksiksiz ve tam doldurulması önem arz etmektedir. Formdaki bilgilerin değişikliği sadece Koordinatör tarafından yapılmaktadır.
ÇGB ile İletişime Geçerek Yapılan Başvuru
Kurumunuzda görev yapan ÇGB ile iletişime geçerek de BEYAZ KOD başvurusunda bulunabilirsiniz. ÇGB sizden T.C. kimlik numaranızı isteyecektir. Sisteme daha önce üye oldu iseniz olay yeri ve tarih-saat bilgilerini iletmeniz halinde başvurunuz tamamlanacaktır. Sisteme üye değilseniz ÇGB tarafından istenilen bilgileri iletmeniz üzerine üyelik işlemleriniz gerçekleştirilecek ve akabinde olay yeri, tarih ve saat bilgilerinin de sisteme kaydı ile başvurunuz tamamlanacaktır.
BEYAZ KOD KAPSAMI
BEYAZ KOD uygulaması, Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler ve ağız ve diş sağlığı merkezlerini, il ambulans servislerini, toplum sağlığı merkezleri ile aile sağlığı merkezlerini, üniversitelerin sağlık araştırma ve uygulama merkez ve hastanelerini ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarını kapsar. Buna göre başta hekimler olmak üzere ülkemizde görev yapan sağlık meslek mensupları, sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı şiddete maruz kaldıklarında BEYAZ KOD verebilmektedirler.
Ancak;
- Hizmet satın alma yoluyla çalıştırılanlar,
- Stajyerler ve intörnler,
- Hizmet verme, hizmet alma ilişkisinden kaynaklanmayan sağlık çalışanları arasında vuku bulan fiiller,
- Sağlık kuruluşunda çalışanlar arasında mevcut gücün ya da pozisyonun kötüye kullanılarak ve sistematik olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, aşağılama, tehdit ve benzeri şekillerde tecelli eden mobbing (bezdirme, yıldırma) vakalarından kaynaklanan fiiller,
- Hukuki yardım yapılacak personel kapsamında olanlardan görevi sona eren veya erdirilenler.
- Hukuki yardım talebinde bulunmakla birlikte, gerçekleşen olaya ilişkin gerekli bilgi ve belgeleri vermeyerek dava takibini imkânsız kılanlar,
BEYAZ KOD kapsamında değerlendirilmezler[10].
BEYAZ KOD SÜRECİ
BEYAZ KOD süreci, hekimler başta olmak üzere sağlık meslek mensuplarının sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı şiddete maruz kaldıkları anda mağdurun yukarıda bahsedilen yollardan birini kullanarak BEYAZ KOD vermesi ile başlamaktadır.
Buna göre örneğin bir hastanede görev yapan şiddet mağduru, öncelikle dahili hattan 1111’i arayarak güvenlik görevlilerinin ve diğer yetkililerin olay yerine gelip önlem almasını sağlar, ardından 113 nolu telefonu arayarak BEYAZ KOD işlemlerini başlatır.
Bir olayda birden fazla personel mağdur olmuş olabilir. Bu durumda her personel için ayrı ayrı başvuru alınıp sisteme kaydı sağlanmalıdır.
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının sağlık kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen şiddet olayı kapsamında BEYAZ KOD başvurusu yapıldığında, ilgili başvuru otomatik olarak ÇGB ekranına düşer. ÇGB personeli bir başvuru olduğu takdirde ivedilikle ilgili personel ile irtibata geçer. Süreç hakkında şiddet mağdurunu bilgilendirir. Sonrasında, “Şiddet Başvuru Formu Ekle” sekmesinden şiddete maruz kalan kişi veya kişilerin doldurması gereken olay tutanağını, şiddet başvurusunda bulunan sağlık çalışanı tarafından doldurulması gereken Hukuki Yardım Talep Formu’nu, şiddete uğrayan sağlık çalışanının şikayetçi olup olmadığına bakılmaksızın ilgili yöneticileri tarafından doldurulup imzalanan İhbar Dilekçesi’ni ve şiddete maruz kalan sağlık çalışanına imzalatılan Kişisel Veri Paylaşım Bilgilendirme Formu ile olayı doğrulayan diğer kanıtları temin ederek personelin şikayetçi olup olmadığına bakmaksızın sisteme kaydını sağlar ve bunları 24 saat içinde il koordinatörlüğüne intikal ettirir[11].
ÇGB tarafından yapılan kayıttaki bilgi ve belgeler, BEYAZ KOD il koordinatörü olan il sağlık müdürlüğünde görevli avukat tarafından incelenir ve yapılan başvurunun BEYAZ KOD kapsamında olup olmadığına karar verilir. Başvurunun BEYAZ KOD kapsamında olduğuna karar verilirse koordinatör tarafından mağdur personele yargılama sürecinde hukuki destek verilir. Koordinatör, özellikle yargılama süreci ve sonucuna ilişkin bilgileri geciktirmeksizin sisteme kaydetmekle sorumludur.
Üniversiteler ve özel sağlık kuruluşlarında gerçekleşen şiddet olayı kapsamında BEYAZ KOD başvurusu yapıldığında ise söz konusu sağlık kuruluşlarında veri girişi yapmakla görevlendirilen birim ve/veya personel tarafından olay tutanağı, kişisel veri paylaşımı bilgilendirme formu ve olayı doğrulayan diğer bilgi ve belgelerin BEYAZ KOD sistemine girişi sağlanır. Bu kuruluşlarda işlenen BEYAZ KOD kapsamındaki suçlar bakımından da mağdurun şikayetinin olup olmadığına bakılmaksızın, yöneticileri tarafından olayın adli mercilere intikali sağlanır[12].
BEYAZ KOD sürecinin önemli bir aşaması, olay tutanağının tutulmasıdır.
Olay tutanağı: Şiddet olayı sonrasında tutulan ve hadiseyi izah eden tutanaktır. Şiddete maruz kalan çalışan, adli süreçlerde kanıt teşkil etmesi açısından olaya tanık olan diğer personel ile birlikte olayı anlatan ve belgeleyen bir tutanak düzenlemelidir. Tutanakta, tarih ve saat bilgileri ile failin kimlik bilgilerine (eğer bilinmiyorsa açık eşkâline), olayın gelişim seyrine ve mağdur çalışana yönelik saldırının ayrıntılarına yer vermesinin yanı sıra mutlaka olaya tanık olan personel ve/veya diğer kişilerin adları ve imzaları, ayrıca tutanağın düzenlendiği tarih de yer almalıdır. Tutanak el yazısı ile düzenlenebilir, ancak okunaklı olması gerekir. Düzenlenen olay tutanağının ÇGB’ye teslim edilmesi gerekmektedir.
Olay tutanağı, mağdur doğrudan https://beyazkod.saglik.gov.tr/Giris.aspx adresinden başvuru yapmışsa kendisi tarafından, 113 veya ÇGB aranarak yapılmışsa ÇGB tarafından sistemde var olan Şiddet Başvuru Formu Ekle sekmesinden yüklenecektir. Bu bölümde, yaşanan şiddet olayının nedenleri ile ilgili seçenekler mevcuttur. Buna göre şiddet nedeni olarak sunulan seçenekler şunlardır:
*Tıbbi gereklilik olmadan ilaç yazdırma talebi
*Ziyaret saatleri dışında hasta ziyareti talebi
*Yönlendirme hatası
*Tıbbi gereklilik olmadan rapor isteği
*Personel yetersizliği
*Tıbbi gereklilik olmadan sevk isteği
*Mahremiyet ihlali
*Yanlış iletişim sorunları
*Tıbben sevk gerekli olmasına rağmen hastanın sevk istememesi
*Randevu sırası ihlali
*Personelin tutum ve davranış hataları
*Tıbbi gereklilik olmadan tetkik/tahlil isteği
*Hastaları bilgilendirme yetersizliği
*Tedavi memnuniyetsizliği
*Bilgilendirme hatası
*Tıbbi malzeme yetersizliği
*Diğer
Benzer şekilde bir de şiddet uygulayan kişinin özelliklerine dair seçenekler mevcuttur:
*Alkol kullanmış
*Trafik kazası geçirmiş (kendisi ya da yakını)
*Uyuşturucu madde kullanmış
*Psikiyatrik hastalık tanısı var
*Vefat eden hastası var
*Diğer
TANIK KAVRAMI VE ÖNEMİ
Bu aşamada, olay tutanağı hazırlanırken olaya tanık olan personel ve/veya diğer kişilerin adlarının ve mümkünse imzalarının tutanakta bulunmasının, ceza yargılaması sürecinde büyük önem arz ettiğine, öyle ki yargılamanın mağdur lehine sonuçlanmasına büyük katkı sağladığına özellikle dikkat çekmek gerekmektedir.
Ancak, maalesef uygulamada, hekimin BEYAZ KOD vermesine neden olan şiddet olayına yakından tanık olduğu halde çeşitli nedenler öne sürerek kollukta veya sonraki süreçte tanıklık yapmak istemeyen personel ya da diğer kişiler olabilmektedir. Yaşanan şiddet olayına yakından tanık olan personel ya da diğer kişilerin tanık olarak beyanda bulunmak istememesi ve bunun sağlanamaması, davacı mağdurun değerli tanık beyanlarından mahrum kalması, bu da ceza muhakemesi sürecinde beklediği sonuca ulaşamaması riskini barındırmaktadır.
Oysa ceza muhakemesi sürecindeki tanıklık, kamusal bir görevdir. Bu nedenle ceza hukuku kapsamında tanık ve tanıklıkla ilgili çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemeler tanıklara haklar sağladığı gibi yükümlülükler de yüklemektedir. Bu yükümlülüklerle ilgili olarak, kişinin Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) sınırlı sayıda belirtilen durumlar haricinde tanıklıktan çekinemeyeceğinin[13], tanıklarının çağrı kağıdı ile çağrılacağının[14], usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıkların zorla getirileceğinin[15], gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağının[16], yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebileceğinin[17] bilinmesi özellikle önemlidir.
Bu nedenle, gerçekleşen sağlıkta şiddet olayına tanık olan personel veya diğer kişiler, olay tutanağına imza atmak istemeseler bile olay tutanağında belirtilebilir ve adli süreçte tanık olarak gösterilebilir.
İlgili Diğer Formlar
En önemli kısım olan olay tutanağının hazırlanması ve sisteme yüklenmesi sonrasında, Hukuki Yardım Talep Formu ve Onam Formu aşamaları gelmektedir.
Hukukî yardım talep formu: Bu form BEYAZ KOD kapsamında hukukî yardım talep edip etmediğinizi belirtir. Görevli birim/personel tarafından hazırlanarak size imzalatılır. Hukukî yardım talep etmeniz halinde, söz konusu başvurunuz BEYAZ KOD kapsamında ise, ceza yargılaması aşamasında Sağlık Bakanlığı avukatlarınca tarafınıza hukukî yardım verilecektir.
Onam formu: BEYAZ KOD kapsamında yapmış olduğunuz başvuru ve bu başvuru nedeniyle yürütülen adli süreçte elde edilen bilgi ve belgeler, kişisel bilgileriniz anonimleştirilerek, başka bir ifade ile; kişisel bilgilerinizden arındırılarak, analizlerinin yapılmasında ve neticesinde sağlık personeline karşı gerçekleşen şiddet olaylarının önlenmesi amacıyla kullanılacaktır. Bu durumu izah eden ve söz konusu bilgi ve belgelerin kullanılmasına izin veren onam formu görevli birim/personel tarafından hazırlanacak ve tarafınıza imzalanacaktır.
Bu aşamada, Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimi Psikososyal Destek Talep Formu (FORM 1) da doldurulabilir. Psikososyal destek, şiddet mağduru personelin görev yaptığı sağlık tesisinin çalışan hakları ve güvenliği birimince, psikiyatri klinikleri/polikliniklerince, sağlık tesisi psikoloğu tarafından, tıbbi sosyal hizmet birimince bunların mümkün olmaması durumunda sağlık tesisi yönetimi ve il sağlık müdürlüğü kamu hastaneleri hizmetleri başkanlığı hasta çalışan hakları ve güvenliği birimlerince koordinasyon sağlanarak verilir[18]. Bu şekilde şiddete maruz kalan sağlık personeli ve aile üyelerinin, travma, kriz durumu mevcudiyeti ve mesleki tükenmişliğinin önlenmesi amacıyla hastanelerin tıbbi sosyal hizmet birimlerinde görevli sosyal hizmet uzmanlarından ve psikologlarından psikolojik ve sosyal destek almasının sağlanması ile danışmanlık verilmesi hedeflenmektedir.
Bu şekilde yapılan ve tamamlanan başvuru ile ilgili belgeler, il BEYAZ KOD koordinatörü tarafından incelenir. Başvurunuz BEYAZ KOD kapsamında ise bilgi ve belgeler adli mercilere intikal ettirilerek adli süreç başlatılır ve süreç boyunca size hukuki yardım[19] yapılır.
Başvurunuz BEYAZ KOD kapsamında değil ise tarafınıza gerekli bilgilendirme yapılacaktır. Bu durumda hukuki yardım talebiniz de karşılanmayacaktır. Başvurunuzun BEYAZ KOD kapsamında olmadığına ilişkin bilgilendirme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde il BEYAZ KOD koordinatörlüğüne bir dilekçe ile itiraz edilebilir.
Adli Süreç
BEYAZ KOD kapsamında işlenen suçlar genel itibariyle takibi şikâyete bağlı olmayan, başka bir ifade ile şiddet mağduru şikayetçi olmasa dahi adli mercilerce kendiliğinden soruşturulan suçlardır. Bu tür suçtan haberdar olan yöneticinin, suçu adli mercilere intikal ettirmesi yasal bir zorunluluktur[20]. Bu nedenle görevli birim/personel tarafından hazırlanan bir ihbar dilekçesi yöneticiye[21] imzalatılır.
Adli süreç başlatıldığında, adli mercilerce şiddet mağduruna yapılacak tüm tebligatlar hususunda en kısa sürede il koordinatörlüğü haberdar edilmelidir.
CMK’nin 233. maddesi gereğince, mağdur ile şikayetçi Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hakîm tarafından çağrı kâğıdı ile çağrılıp dinlenir. Diğer bir ifade ile şiddet mağduru ile varsa tanıkların en az bir kere Cumhuriyet savcısı veya hakîm karşısında bulunması gerekmektedir. Yapılan çağrıya uyulmaması durumunda, aynı Kanun’un 146. maddesinin 7. fıkrası gereğince zorla getirme kararı verilebilmektedir. Savcı veya hakîm tarafından ilk defa dinlendikten sonra, diğer duruşmalarda mağdurun vekil ile temsil edilmesi mümkündür.
Kamu görevlisine karşı görevi nedeniyle işlenen suçlar şikayete tabi suçlardan olmadığından; şikayetten vazgeçilmesi veya kovuşturma aşamasında davaya katılmak istenmediği yolunda beyan verilmesi durumunda, söz konusu dava kamu davası olarak devam edecek olmakla birlikte, vekilin yetkisi asilin yetkisine bağlı olduğu için şikayetinden vazgeçen veya davaya katılmak istemediğini beyan eden personelin/katılanın vekili olan Sağlık Bakanlığı avukatının da vekillik sıfatı ve takip yetkisi kalmayacağından hukuki yardım verilemeyecektir[22].
Bu süreçte şiddet mağdurunun özel avukatından da hukuki yardım alabilmesi mümkündür. Ancak bu durumda Sağlık Bakanlığı avukatlarından hukuki yardım almaya devam edip etmeyeceğiniz hususunda il koordinatörlüğünün bilgilendirilmesi gerekmektedir. Zaten özel vekil tayin edilmesi durumunda, hukuki yardımdan faydalanana ayrıca BEYAZ KOD kapsamındaki hukuki yardımdan faydalanmaya devam edip etmeyeceği sorulacaktır[23].
İfade Aşaması
BEYAZ KOD bildirimi sonrasında kolluk kuvvetlerinin olaya dahil olduğu aşamada, T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 06.01.2021 tarih ve Sağlık Çalışanlarına Yönelik İşlenen Suçlar konulu yazısında belirtilen hususlara uyulup uyulmadığına dikkat edilmesi, gerektiğinde iş ve işlemlerin söz konusu yazıda belirtildiği şekilde yürütülmesine dair uyarıda bulunulması önem arz eder.
Zira bahse konu yazıda, sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı sağlık çalışanlarına yönelik suçlara ilişkin olarak mağdur, müşteki veya tanık lehine olacak uygulamalara yer verilmektedir. Bu kapsamda;
*Sağlık çalışanının mağdur, müşteki veya tanık sıfatıyla beyanları alınırken veya dava dosyasına yansıyan tutanakların düzenlenmesi sırasında, kendilerinin veya yakınlarının güvenliklerinin tehlikeye düşürülmemesi açısından adres olarak ikamet adresleri yerine görev yaptıkları sağlık kuruluşunun adresinin yazılması,
*Mağdur, müşteki veya tanık olan sağlık personelinin ifadelerinin kolluk vasıtasıyla işyerlerinde aldırılması,
*Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı sağlık çalışanlarına yönelik işlenen suçlarla ilgili yürütülen soruşturmalarda, suçun mağduru veya müştekisi olan sağlık çalışanlarına yönelik yapılacak tebligatların vekillere yapılması
Hususlarına dikkat çekilmektedir.
Hukuki Danışmanlık
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle personelin veya kanuni mirasçılarının talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca yapılacak hukuki yardıma ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla ilk olarak 28.04.2012 tarihli Resmî Gazete’de, Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. Yönetmelik, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında kadrolu veya sözleşmeli görev yapan personel ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 52. maddesi çerçevesinde Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında gönüllü ve ücretsiz sağlık hizmeti verenler ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında görev yapanlara karşı sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemleri ve davaları kapsar.
Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevinden dolayı şiddete maruz kalan söz konusu Yönetmelik kapsamındaki mağdur BEYAZ KOD verince, kendisine hukuki yardım talep formu aracılığı ile hukuki yardım talep edip etmediği sorulacak ve talep istikametinde hareket edilecektir. Ayrıca mağdur personel veya kanuni mirasçıları, görev yaptığı kurum veya kuruluş yöneticisine de hukuki yardım talebini bildirebilir. İlgili yönetici, bu talebi gecikmeksizin hukuki yardım yapmakla görevli ve yetkili birimlere intikal ettirir[24].
Mağdura Bakanlık tarafından hukuki yardımda bulunulabilmesi için mağdurun ya da kanuni mirasçılarının talepte bulunması gerekmektedir. Bunun yanı sıra sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiilin gerçekleşmiş olması, ilgili personelin soruşturma safhasında şüpheli, kovuşturma safhasında ise sanık durumunda bulunmaması gerekmektedir[25].
Mağdurun hukuki yardım talep etmesi durumunda, kendisine Sağlık Bakanlığı kadrolarında bulunan veya hizmet alımı yoluyla kendisine idare tarafından vekalet verilmiş bir avukat aracılığı ile herhangi bir ücret alınmadan avukatlık hizmeti verilecektir. Bu kapsamda hizmet veren avukat, ayrıca vekaletname ibrazı gerekmeksizin ilgili personelin veya kanuni mirasçılarının vekili sıfatıyla işlem yapmaya yetkilidir[26]. Diğer bir ifade ile mağdur veya mirasçısı, herhangi bir ücret ödemeden ve vekaletname çıkarmasına gerek kalmadan avukatlık hizmeti alabilecektir.
Bu aşamada bilinmesi gereken bir husus, BEYAZ KOD başvurusunda bulunan mağdurun yaşanan şiddet olayının adli mercilere intikal ettirilmesi sürecinde şikayetçi olup olmadığının önem arz etmiyor olduğudur. Çünkü kamu görevlisi olarak kabul edilen özel sektörde görev yapanlar da dahil olmak üzere sağlık hizmeti veren sağlık meslek mensupları BEYAZ KOD kapsamında yaşanan şiddet olayı sonucunda şikayetçi olup olmadıklarına bakılmaksızın soruşturma ve sonrasında kovuşturma süreci kamu davası olarak işlemeye başlayacak ve devam edecektir. Gerçekten de kişiye karşı yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama suçu işlenirse şikâyet aranmaz ve verilecek ceza yarı oranında artırılır[27]. Benzer şekilde kişi, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle hürriyetinden yoksun kılınırsa şikâyete bağlı olmaksızın verilecek ceza bir kat artırılır[28]. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret edilmesinde de şikâyet aranmaz[29] ve bu durumda verilecek cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz[30]. Tehdit suçunda ise kamu görevlisi ayrımı da bulunmamakta ve yine şikâyet aranmamaktadır[31].
BEYAZ KOD başvurusunda bulunan mağdurun ilk aşamada şikayetçi olmaması veya adli süreç devam ederken şikayetinden vazgeçmesi veya davaya katılmak istemediğini beyan etmesi durumunda, Bakanlık avukatının vekillik sıfatı ve takip yetkisi kalmayacak, bu da Bakanlık tarafından verilen hukuki yardımın sona ermesi anlamına gelecektir.
BEYAZ KOD başvurusunda bulunan sağlık meslek mensubu, ilk andan itibaren özel avukat da tutabilir. Bu durumda il koordinatörlüğü tarafından hukuki yardım isteyip istemediği sorulduğunda, süreci özel avukatı ile takip edeceği hususunda bilgilendirme yapmalıdır. Diğer bir imkân olarak ilk aşamada Bakanlık tarafından sunulan avukatlık hizmetini kabul eden mağdur, devam eden süreçte özel avukat tutabilir. Bu halde de il koordinatörlüğü ile irtibata geçip hukuki yardım talebini geri aldığını bildirmesi gerekir. BEYAZ KOD başvurusu sırasında veya sonrasında özel avukat tutan mağdurun avukatın vekalet ücretini kendi imkânları ile karşılaması gerekmektedir.
Mevzuat Düzenlemeleri
Sağlık meslek mensubuna yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevden dolayı BEYAZ KOD kapsamında kalan şiddet faaliyetinde bulunan hasta veya hasta yakınlarına karşı özellikle anlık olarak etkin cezai yaptırımlarda bulunulmuyor olması, bir taraftan sağlık hizmeti verirken şiddete maruz kalan sağlık meslek mensubunun BEYAZ KOD vermeyi yetersiz veya gereksiz bulmasına, diğer taraftan ise sağlık hizmeti veren sağlık meslek mensuplarına uygulanan şiddetin cezasız kalıyor algısına yol açmakta, bu da şiddet olaylarının artmasını adeta teşvik etmektedir.
Sağlık Bakanlığı, ilgili diğer bakanlıklarla beraber bu önemli sorunu etkili çözüme kavuşturmak üzere yıllar boyu çalışmalar yapmış, ilgili mevzuatta birtakım düzenlemelere de gidilmiştir. Buna rağmen sağlıkta şiddetin önü kesilememiş, hatta daha da artmasına engel olunamamıştır.
Çoğunlukla hakaret, tehdit, mala zarar vermek ve kasten yaralama şeklinde kendisini gösteren sağlıkta şiddet olayları, kasten öldürme suçu kapsamında birçok değerli hekimin vefat etmesi ile de sonuçlanmıştır. Bu nedenle ülkemizde önemli bir sorun olarak varlığını devam ettiren sağlıkta şiddetin, şiddet uygulayanlara etkin yaptırımlar getirilerek ve buna bağlı olarak caydırıcılık sağlanarak çözüme kavuşturulması büyük önem arz etmektedir.
Bu amaçla yapıldığı düşünülen mevzuat düzenlemelerinin yeterince etkin olmaması veya fiili uygulamada kendisini gösterememesinin hayal kırıklığı yarattığı ve sorunun kalıcı olarak çözülmesinde yetersiz kaldığı bir gerçektir.
Yapılan mevzuat düzenlemeleri incelendiğinde,
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında sağlık hizmeti dunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle personelin veya kanuni mirasçılarının talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca yapılacak hukuki yardıma ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla ilk olarak 28.04.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları hakkında Yönetmelik, önemli adımlardan biridir.
Söz konusu Yönetmelik, 02.11.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 54. maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Bu 54. madde, Hukuki yardım başlığını taşımakta; Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında, sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukukî yardım yapılacağını hükme bağlamaktadır. Aynı maddeye 15.11.2018 tarihinde eklenen 2. fıkra ile de Devlet ve vakıf üniversitelerine ait birimlerde görevli sağlık çalışanlarına da birinci fıkra çerçevesinde ilgili üniversite tarafından hukuki yardım yapılacağı, bu yardımın usul ve esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından belirleneceği belirtilmiştir.
Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları hakkında Yönetmelik, Hukuki Yardımın Mahiyeti, Hukuki Yardım Usulü, Hukuki Yardımın Sona Ermesi gibi bölüm ve başlıklar altındaki maddeleri ile Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında yaşanan sağlıkta şiddet olaylarında verilecek hukuki yardım hakkında standart sağlanmasına yönelik olarak katkı sağlamıştır.
Önemli olduğu düşünülen ancak uygulamada beklenen etkiyi göstermeyen bir düzenleme, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na 02.01.2014 tarihinde eklenen Ek Madde 12’dir.
Yapılan düzenlemenin 1. fıkrası ile sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 5271 sayılı CMK’nin 100. maddesinin 3. fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına alınmış; 2. fıkrası ile ise özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı TCK’nin uygulanmasında kamu görevlisi sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Sonrasında aynı maddeye bu sefer 15.04.2020 tarihinde bir ek fıkra eklenerek, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı TCK’de yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında; ilgili maddelere göre tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılacağı ve TCK’nin 51. maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacağına dair yasal düzenleme yapılmıştır.
Özellikle özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel açısından, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı TCK’nin uygulanmasında kamu görevlisi sayılması yönündeki düzenlemenin önemli bir adım olduğu ortadadır.
Kaldı ki diğer düzenlemelerin caydırıcılık yaratarak sağlıkta şiddeti önlemeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. Ancak düzenlemeler uygulamada beklenen etkiyi yaratamamıştır.
Bunun nedenleri öğretide de tartışılmış, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun, 5271 sayılı CMK’nin 100. maddesinin 3. fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına alınmasına yönelik düzenlemenin ilgili CMK maddesinde de belirtilmiş olması gerektiği yönünde görüş bildiren akademisyenler olmuştur[32]. Benzer şekilde, maddeye 15.04.2020 tarihinde eklenen düzenlemeler de sadece Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu bünyesinde bırakılmış, TCK’ye yansıtılmamıştır.
Her ne kadar doğrudan sağlık meslek mensuplarına yönelik değil, genel bir düzenleme olsa da 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 15. maddesine 27.03.2015 tarihinde eklenen “Polis; müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini, talepleri hâlinde ikamet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilir. Bu fıkranın kapsamı ile uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca belirlenir.” şeklindeki Ek fıkra lehe bir düzenleme olarak kabul edilebilir. Nitekim eklenen bu ek fıkra gerekçesinde, müşteki, mağdur veya tanıkların polis merkezlerine kadar götürülmesiyle iş gücü ve zaman kaybetmelerinin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir[33]. Mağdur, müşteki veya tanık olan sağlık meslek mensuplarının ifadelerinin kolluk vasıtasıyla işyerlerinde aldırılması oldukça önemsenmektedir. Zira bu doğrultuda bir başka düzenleme de Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye 15.11.2018 tarihinde eklenen Ek fıkra ile yapılmıştır. Bu Ek fıkra ile “Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Yapılan bu düzenlemelere, BEYAZ KOD ile ilgili olarak gerek Sağlık Bakanlığı gerekse Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan çeşitli yazılarda ve Genelge’lerde yer ve önem verilmiştir. Bu düzenlemeler, BEYAZ KOD kapsamında şiddete uğrayan sağlık meslek mensubunu o koşullarda bir de karakola giderek ifade vermek durumunda bırakmaması açısından önem arz eder. Esasen günümüzde dahi uygulamada BEYAZ KOD veren sağlık meslek mensubunun ifade vermek üzere karakola davet edildiği zamanlar olmaktadır. İlgili sağlık meslek mensubu, böyle bir hakkı olduğunu bilirse ifadesinin iş yerinde alınmasını sağlayabilir. Zira özellikle şiddete maruz kalmış mağdurdan bir de karakola gidip ifade vermesinin beklenmesi en azından psikolojik olarak uygun olmadığından, ifadenin iş yerinde de verilebileceği hususunda ısrarcı olunması gerekmektedir.
Geçen zamanda, sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik mevzuat düzenlemeleri istenen ve beklenen etkiyi göstermemiş, sağlıkta şiddet haberleri hemen her gün duyulmaya devam etmiştir. Gelinen noktada, kanun koyucu tarafından bu sefer yeni bir düzenleme daha yapılmıştır. 27.05.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bu düzenleme ile CMK’nin 100. maddesi 3. fıkrası kapsamında bulunan ve işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilecek suçlar arasına, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu da eklenmiştir. Böylece yukarıda da değinildiği üzere daha önce Sağlık Hizmetleri Kanunu’na Ek Madde 12 ile eklenen aynı hükmün esasen CMK’ye eklenmesi gerektiği yönündeki öğreti görüşlerine uygun bir düzenleme yapılmış olmaktadır. Nitekim aynı düzenleme ile Sağlık Hizmetleri Kanunu’na Ek Madde 12 ile eklenen bahse konu hüküm, artık orada bulunması gerekmediğinden bu Kanun kapsamında yürürlükten kaldırılmıştır.
Söz konusu düzenleme ile TCK’nin kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi başlıklı 113. maddesine bir fıkra eklenmiş, suçun konusunun (kamu hizmeti) sağlık hizmeti olması halinde, madde kapsamında verilecek 2 yıldan 5 yılan kadar cezanın altıda bir oranında artırılacağı hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, söz konusu Ek Madde 12’ye 15.04.2020 tarihinde eklenen fıkra kapsamındaki düzenlemeler, bu sefer de TCK’ye yansıtılmamıştır. Böyle yapılmadığı için kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı TCK’de yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında; ilgili maddelere göre tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılacağına ve TCK’nin 51. maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacağına dair yasal düzenlemelerin fiili uygulamada yeterince etkili olmayacağını tahmin etmek güç değildir.
İŞ KAZASI BİLDİRİMİ
Amacı, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 2. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen istisnai haller[34] hariç olmak üzere kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.
Kanunun 3. maddesinin g) bendinde, iş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır.
Diğer taraftan Kanun’un 14. maddesinin 2. fıkrası a) bendine göre işveren, iş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde, b) bendine göre ise sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine intikal eden iş kazalarını en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdür. Bahsedilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, aynı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrasının e) bendine göre işverene yerine getirilmeyen her bir yükümlülük için iki bin Türk Lirası idari para cezası verileceği hükme bağlanmıştır.
Sağlıkta şiddet olaylarının iş kazası sayılıp sayılmayacağı hususunda yaşanan tartışmalar uzun süre devam etmiş, Türk Tabipleri Birliği tarafından da “Sağlıkta şiddet iş kazasıdır” sloganı esas alınarak bir süreç başlatılmış; bu kapsamda Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yazışmalar yapılmıştır.
Bu yazışmalar sonucunda ilk olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından Türk Tabipleri Birliğine verilen 16.11.2017 tarihli cevabi yazıda; konuyla ilgili olarak Sosyal Güvenlik Başkanlığının mütalaasının da alındığı, sağlık hizmet sunucularında çalışanların herhangi bir iş kazasına maruz kalmaları durumunda bu kazaların, işveren mahiyetini haiz sağlık hizmeti sunucuları tarafından “BEYAZ KOD” sistemiyle kendi bünyelerinde kayda alınsa dahi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına iş kazası bildiriminin yapılması gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir[35].
Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından 81 il valiliğine ve Bakanlıktaki genel müdürlüklere dağıtılan 01.03.2018 tarih ve iş kazası bildirimi konulu yazıda, iş kazası bildirimlerinin BEYAZ KOD sistemi üzerinde yapılan bildirimlerden ayrı olarak değerlendirilmesi, şiddete maruz kalan sağlık çalışanları açısından iş kazası bildirimlerinin fiziksel veya ruhsal anlamda engelli hale gelmesinin hekim tarafından tespit edilmesi halinde yapılması, bildirimlerde mevzuatta belirtilen yasal sürelere riayet edilmesi gerektiği belirtilmiştir[36].
Buna göre, hekimler başta olmak üzere sağlık meslek mensuplarına yönelik olarak sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı herhangi bir şiddet türü uygulanması durumunda yapılan BEYAZ KOD bildiriminden ayrı olacak şekilde iş kazası bildirimi de yapılması, iş kazası bildiriminin bir hekim raporu ile kayıt altına alınması, sonrasında söz konusu bildirimin ilgili sağlık birimi yönetimi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna iletilmesi gerekmektedir. Burada, sağlıkta şiddet nedeniyle verilen BEYAZ KOD kapsamında ilgili sağlık meslek mensubu adına ayrıca iş kazası bildirimi yapılmadığının bilinmesi özellikle önem arz eder. Bunun için ilgili sağlık meslek mensubunun uğradığı şiddetin neden olduğu fiziksel ya da ruhsal travma nedeniyle iş kazası geçirdiğini belirterek görevli bir hekime muayene olması ve bu muayenenin bütün bulgularıyla birlikte iş kazası olarak kayıt altına alınmasını sağlaması gerekir.
HİZMETTEN ÇEKİLME[37]
Sağlık çalışanları, sağlık hizmeti sunumu esnasında şiddete uğraması halinde, acil verilmesi gereken hizmetler hariç olmak üzere hizmetten çekilme talebinde bulunabilir[38].
Hizmetten çekilme talebi, kurum tarafından belirlenen yöneticiye sözlü veya yazılı olarak bildirilir.
Bildirim üzerine yetkili yönetici, olayı derhal değerlendirerek hizmetten çekilme talebinin uygun olup olmadığı hakkında gecikmeksizin karar verir.
Yetkili yönetici, hizmetten çekilme talebini uygun bulduğu takdirde hastanın sağlık hizmeti almasına ve tedavisinin devamına yönelik tedbirleri güvenlik tedbirleriyle birlikte alır.
Yetkili yönetici; hastanın sağlık hizmetini devam ettirecek yeni sağlık çalışanını belirleyecek, kurum içerisinde bunun mümkün olmaması halinde hastanın hizmet alabileceği başka bir sağlık kurumuna sevkini ve hizmet alımını sağlayacaktır.
Bu süreç sırasında hastanın tedavisinin aksatılmamasına itina gösterilir.
Tüm süreçlerde il sağlık müdürlükleri koordinasyon görevini yerine getirmelidir.
SAĞLIKTA ŞİDDETİN TAZMİNAT DAVASI BOYUTU
Sağlıkta şiddet kapsamında sıklıkla kasten yaralama (TCK, Madde 86), tehdit (TCK, Madde 106) ve hakaret (TCK, Madde 125) suçları işlenmektedir.
Tehdit suçu, şikâyet aranmaksızın altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Hakaret suçunun cezası, mağdurun şikâyet etmesi şartı ile üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Ancak kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunda, şikâyet aranmaz ve verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.
Kasten yaralama suçu için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası söz konusu iken, suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz ve verilecek ceza yarı oranda artırılır.
Görüldüğü üzere söz konusu suçların hapis cezası alt sınırları iki yılın altında kalmaktadır ve böyle olunca da erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları verilmesine olanak sağlamaktadır. Gerçekten de işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilmektedir, hatta erteleme verilebilen hapis cezası sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır[39]. Benzer şekilde, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder[40].
Her ne kadar 15.04.2020 tarihinde Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na eklene fıkra ile söz konusu suçlar açısından hapis cezasının ertelenmesi hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmış ise de bu düzenleme Sağlık Hizmetleri Kanunu ile sınırlı bırakılmış, TCK’ye yansıtılmamıştır. Bu nedenle uygulamada beklenen etkiyi göstermemiştir. Benzer şekilde, 12.05.2022 tarihli düzenleme ile sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu CMK’nin 100. maddesine tutuklama nedeni olarak eklenmiş ise de maddedeki ifade “tutuklama kararı verilebilir” şeklindedir ve ayrıca işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemeyeceği belirtilmektedir.
Görüldüğü üzere BEYAZ KOD kapsamında birçok idari ve cezai düzenleme bulunmaktadır, ancak bu düzenlemeler ve yapılan yargılama sonucunda elde edilen sonuç, çoğu zaman şiddet mağdurunu tatmin etmemektedir.
Böyle olunca şiddet mağduru uygulanan şiddetin cezasız kaldığını düşünmekte, bu tür haberler yazılı ve görsel medyada yayılmakta, bu nedenle BEYAZ KOD verilmek istenmemekte veya verilse bile sonrası ile ilgilenilmemektedir.
Bu aşamada, sağlıkta şiddet mağdurunun BEYAZ KOD ve sonrasındaki ceza yargılaması sürecinin yanı sıra tazminat davası açabileceğini, hatta bu yolun daha etkin bir şekilde uygulanabildiğini bilmesi gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri başlıklı İkinci Ayırım adlı bölümündeki 49. maddesinde, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu hükme bağlamıştır. Zarar giderme, bedensel (örneğin, tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar vb) ve/veya mala yönelik zararlar için maddi tazminat olarak uygulanır. Ayrıca hakîm tarafından, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özellikleri göz ününde tutularak, zarar görene bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir[41]. Ek olarak, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir[42].
BEYAZ KOD kapsamında maddi manevi tazminat talep edilebilmesi için ceza mahkemesinden farklı olarak hukuk mahkemesinde tazminat davası açılması gerekmektedir. Bu dava, BEYAZ KOD davasında eğer talep edildiyse Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan hukuk desteği kapsamında değildir. Bir başka ifade ile tazminat davası, şiddet mağduru tarafından şahsen açılması ve takip edilmesi gereken bir davadır. Ancak usule ilişkin uygulamaların ön plana çıktığı ve ceza yargılamasından daha farklı dinamikleri olan bu dava türünde, mağdurun baştan itibaren avukat desteği almasında fayda vardır.
Hukuk mahkemesinde görülen tazminat davasının önemli bir özelliği, buradaki hakîmin, ceza hakîmi tarafından aynı olay hakkında verilen beraat kararı ile bağlı olmamasıdır[43]. Bu hususa Yargıtay kararlarında da yer verilerek; bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliğinin, illiyet gibi esasların hukuk hakîmini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmadığı şeklinde görüş bildirilmiş; ancak, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakîminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakîminin tamamen bağlı olacağının kabul edildiği, diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı belirtilmiştir[44].
Buna göre BEYAZ KOD davasında ceza hakîmi tarafından şiddeti uygulayan kişi aleyhine verilecek bir ceza kararı, şiddet mağduru tarafından sonrasında hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davası sürecinde mağdur lehine olacak şekilde kesin delil niteliğindedir. Kaldı ki şiddeti uygulayan kişi hakkında cezaya hükmedilmemiş olsa bile sonrasında mağdurun tazminat davası açmasında yine de sakınca bulunmamaktadır, çünkü hukuk mahkemesi hakîmi bu kararla bağlı olmayacak, dava süreci sonucunda mağdura tazminat ödenmesine karar verebilecektir.
HHDD DESTEĞİ
Esas itibariyle hekimlerin mesleki faaliyetleri sırasında veya mesleki faaliyetle ilgili olarak karşı karşıya kaldıkları her türlü hukuki konuda, özelikle de şiddet ve mobbing ile etkin mücadele, özlük haklarının ihlali ile tıbbi malpraktis iddia ve davaları sürecinde onlarla dayanışma içinde olmak, bu kapsamda gerektiğinde dernek imkânları kullanılarak hukuki destek sağlamak amacı ile kurulan[45] Hekimlerle Hukuksal Dayanışma Derneği (HHDD), bu kapsamda sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik olarak tüm imkânlarını seferber etmeyi benimsemiştir.
HHDD, Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan avukat desteğinin Bakanlık bünyesinde görev yapan avukatların yoğun iş yükü nedeniyle yeterli olmayabildiği düşüncesinden hareket ederek kurduğu organizasyon ve uygulamada bulunan cep telefonu uygulaması[46] ile 81 ilde şiddet mağduru hekime ücreti dernek imkânları ile ödenecek şekilde derhal bir avukat sağlanmasını hedefleyerek ilk ifade ve sonrasındaki soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, sürecin etkin şekilde yürütülmesini ve hekim lehine sonuçlandırılmasını ilke edinmiştir. Böylece şiddet mağduru hekim özelinde onun hukuki haklarının korunması ve şiddet uygulayan kişi veya kişilerin mevzuat dahilinde cezalandırılması, bu şekilde elde edilecek sonuçlarla caydırıcılık sağlanarak sağlıkta şiddetin azaltılması planlanmaktadır.
HHDD ayrıca şiddet mağduru hekimin özel hukuk kapsamında tazminat haklarını elde etmesi aşamasında da kendisine süreç hakkında bilgilendirme ve yol gösterme konularında destek vermektedir.
Bu zamana kadar birçok hekimin görevi başında ölümüne dahi neden olan sağlıkta şiddet, bir taraftan eğitim ve kamu otoritesinin kararlı duruşu, diğer taraftan ise şiddet mağduru hekimin her türlü hak ve hukukunun etkin şekilde korunması ile gündemden uzaklaştırılabilecektir.
Hazırlayan:
Dr. Hukukçu Hüseyin Cem BARLIOĞLU
HHDD Yönetim Kurulu Üyesi
[1] Türk Ceza Kanunu’nun 280. maddesinin 2. fıkrasına göre sağlık meslek mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.
[2] https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDET_NEDIR.html (Erişim Tarihi: 04.06.2022)
[3] https://www.aa.com.tr/tr/saglik/saglik-calisanlarinin-yuzde-67si-en-az-bir-kere-siddete-maruz-kaldi/2144266 (Erişim Tarihi: 04.06.2022).
[4] https://www.milliyet.com.tr/gundem/saglik-calisanlarini-korkutan-tablo-tbmmde-172-milyonluk-tazminat-yuku-6724328 (Erişim Tarihi: 19.06.2022).
[5] T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Hasta Hakları ve Güvenliği Biriminin 27.07.2012 tarih ve Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimleri, Beyaz Kod Birimi-Alo 113 konulu yazısı.
[6] Mağdur: Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevden dolayı işlenen suça maruz kalan personeli ifade eder. (Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 4/g).
[7] Çalışan Hakları ve Güvenliği Biriminde görev yapan personel/Beyaz Kod’dan sorumlu personeldir. Yapılan başvuruları ve başvurulara ilişkin süreci takip eder.
[8] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 5/bb).
[9] İl Beyaz Kod Koordinatörü; ilde görev yapan ve Beyaz Kod kapsamındaki başvurulara ilişkin süreçte, başvuru sahibine, 663 sayılı KHK’nın 54. maddesi mucibince hukukî destek veren avukattır. Koordinatör; ÇGB tarafından gönderilen bilgi ve belgeleri inceleyerek ilgili başvurunun Beyaz Kod kapsamında olup olmadığını değerlendirir. Beyaz Kod kapsamındaki başvurulara ilişkin adli süreçte başvuru sahibine hukukî destek verir. Süreç boyunca elde edilen verilerin yazılımda ilgili alana girişini sağlar.
[10] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 3.
[11] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 5/a).
[12] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 6.
[13] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 45/1: Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir: a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı, b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi, c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlatlık bağı bulunanlar.
[14] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 43/1.
[15] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 44/1.
[16] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 53/1-c).
[17] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 60/1.
[18] T.C. Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü, Çalışan Hakları ve Güvenliği Uygulamaları Rehberi, Aralık 2018, s. 61.
[19] 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Madde 54/(1): Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında; sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukukî yardım yapılır.
[20] Burada, Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindeki 279. maddesinin 1. fıkrasına dikkat çekmek gerekir.
[21] Beyaz koddan/çalışan hakları ve güvenliğinden sorumlu YÖNETİCİLER:
Hastanelerde, başhekim/başhekim yardımcısı
Toplum Sağlığı Merkezlerinde (TSM) ilgili yönetici
Üniversitelerin Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezlerinde, başhekim/başhekim yardımcısı
112 Acil Sağlık Hizmetlerinde, İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı İl Ambulans Servisi Başhekimliklerinde görev yapan sorumlu başhekim/başhekim yardımcısı
[22] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 3/c).
[23] T.C. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, 2016/3 sayılı Genelge, Madde 3/b).
[24] Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 8/(1).
[25] Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 5/(1).
[26] Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 6/(1).
[27] Türk Ceza Kanunu, Madde 86/(3)-c).
[28] Türk Ceza Kanunu, Madde 109/(3)-c).
[29] Türk Ceza Kanunu, Madde 131/(1).
[30] Türk Ceza Kanunu, Madde 125/(3)-a).
[31] Türk Ceza Kanunu, Madde 106.
[32] https://www.hukukihaber.net/saglik-personeline-karsi-islenen-suclar-makale,7725.html (Erişim Tarihi: 15.06.2022).
[33] https://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0995.pdf (Erişim Tarihi: 13.06.2022).
[34] İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Madde 2/2: Ancak aşağıda belirtilen faaliyetler ve kişiler hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz: a) Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri. b) Afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri. c) Ev hizmetleri. ç) Çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar. d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri.
[35] https://ato.org.tr/files/documents/0887385001531901670.pdf (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[36] https://ato.org.tr/files/documents/0073952001531901891.pdf (Erişim Tarihi: 18.06.2022).
[37] T.C. Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü, Çalışan Hakları ve Güvenliği Uygulamaları Rehberi, Aralık 2018, s. 17.
[38] Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Ek Madde 12 (02.01.2014 tarihinde eklendi), Ek Fıkra (15.04.2020 tarihinde eklendi): Şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir.
[39] Türk Ceza Kanunu, Madde 51/1.
[40] Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 231/5.
[41] Türk Borçlar Kanunu, Madde 56.
[42] Türk Borçlar Kanunu, Madde 58.
[43] Türk Borçlar Kanunu, Madde 74.
[44] Yargıtay 9. HD, E. 2018/8907, K. 2021/631, T. 13.01.2021.
[45] Hekimlerle Hukuksal dayanışma Derneği Tüzüğü, Madde 2.
[46] HHDD Help adıyla Google Play ve Apple Store’dan indirilebilir.
SAĞLIK ALANINDAKİ REKLAM YASAĞI VE TANITIM SINIRLANDIRMALARINA HUKUKİ YAKLAŞIM
REKLAM KAVRAMI
Uygulamada ve günlük hayatta reklam uygulaması esas olarak ticari amaçlı olarak yapılmakta; sonuçta ek veya yeni bir ticari getiri elde edilmesi hedeflenmektedir. Öyle ki doğrudan bir ürün veya hizmetin satışına yönelik olmayıp hedef kitlenin bilgilendirilmesine veya kişi ya da kuruluşun marka algısının güçlendirilmesine yönelik reklamlar da nihayetinde ticari getiriye endekslidir. Bu nedenle her ne kadar reklam kavramının farklı tanımları bulunuyorsa da 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’daki ve bu Kanun dayanak yapılarak hazırlanan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’ndeki ticari reklam tanımı, geniş bir çerçeve sunmaktadır. Buna göre ticari reklam; ticaret, iş, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak, bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama iletişimi niteliğindeki duyurulardır[1].
Aynı Yönetmelik’te, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla mal veya hizmet sunan veya bu kişiler adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ticari uygulamada bulunan olarak tanımlanmış[2]; bir mal veya hizmetin tüketicilere tanıtımı, satışı veya tedariki ile doğrudan bağlantılı olarak ticari uygulamada bulunan tarafından gerçekleştirilen eylem, ihmal, davranış biçimi, beyan, reklam ve pazarlama da dahil olmak üzere her türlü ticari uygulama ise tüketiciye yönelik ticari uygulama olarak adlandırılmıştır[3].
Danıştay da reklam kavramı hakkında görüş bildirmiş; bir ürün veya hizmetin tanıtılması ve övülmesi, bir markanın tüketiciye benimsetilmeye çalışılması, resimli veya müzikli imge ve simgeler kullanılmak suretiyle bunların belleklere yerleşmesine gayret edilmesi, yarışmalar, konserler, sanatsal ve kültürel etkinlikler düzenlemek suretiyle doğrudan veya dolaylı olarak belirli ürünlere veya markalara dikkatin çekilmesi veya bu tür toplumsal etkinliklerin düzenlenmesinde veya yayın programlarının hazırlanmasında finansman veya diğer yollarla katkıda bulunmak suretiyle tanıtım imkanlarının aranmasının da reklam sayıldığını belirtmiştir[4].
REKLAM VE TANITIM FARKI
Esasen doktrinel yaklaşımlar incelendiğinde, reklam ile tanıtımın üst üste binen fonksiyonlar olarak değerlendirildiği, kamusal kurum ve kuruluşların kamu yararını önceleyen tanıtımları hariç olmak üzere temelinde reklam amacı olmayan tanıtım yapılmasının çok da mümkün olmadığı görülmektedir.
Her ne kadar reklam ile tanıtım arasındaki farklar sayılırken, reklamın mal veya hizmeti sunan kişi ya da kuruluş tarafından, tanıtımın ise başkaları tarafından yapıldığı; reklam için yatırım gerektiği, tanıtım için yatırım gerekmediği; reklamın birçok kez, tanıtımın ise tek sefer yapıldığı; reklamın taraflı, tanıtımın ise bağımsız olduğu ileri sürülüyorsa da uygulamada tanıtımların büyük çoğunlukla bu kriterler kapsamında gerçekleştirilmediği ortadadır.
Bu çerçevede sağlık sektörü özelinde izin verilen tanıtım faaliyeti de temelde ticari nitelik kazanmaması veya talep oluşturmaması ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenledir ki reklam ve tanıtım düzenlemeleri içeren mevzuatın hemen tamamı, hekimin ve/veya sağlık kuruluşunun tarifine uygun olacak şekilde reklam vermesini açıkça yasaklamış, çok dar bir alanda tanıtım veya bilgilendirme yapılabileceğine izin vermiştir.
SAĞLIK BAKANLIĞI REKLAM YASAĞI GENELGESİ
Sağlık sektörü bazında birçok mevzuat hükmü ile ticari nitelikli reklam yapılması yasaklanmış, ancak sağlık kuruluşları ve hekimler tarafından bilgilendirme ve tanıtım yapılmasına izin verilmiş, bunun temel çerçevesi de yine aynı mevzuat hükümleri ile belirlenmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan Özel Sağlık Kuruluşlarının Bilgilendirme ve Tanıtım faaliyetleri konulu 2013/15 sayılı Genelge’de[5], sağlık hizmeti sunumu öncesinde, sırasında ya da sonrasında hekimler ve/veya sağlık kuruluşlarına reklam yasağı getiren hukuki düzenlemelerle; insan sağlığının ticari unsur haline dönüştürülmesinin engellenmesi ve temel bir kamu hizmeti niteliği taşıyan sağlık hizmetinin görülmesi sırasında kamu yararının korunmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Aynı Genelge’de, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetlerinin ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesi ve uygulamada birliğin sağlanması amacıyla, özel sağlık kuruluşları tarafından uyulması gereken temel esaslara yer verilmiştir.
Reklam yasağı ile tanıtım kısıtlamalarına yönelik önemli temel bilgilendirmeler içeren bu esaslar şu şekildedir:
- Bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri, yürürlükteki mevzuat hükümlerine, genel ahlaka, tıbbi deontoloji ve meslek etiği kurallarına uygun ve doğru olarak yapılır.
- Sağlık ile ilgili bilgilendirmeler, sadece konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip hukuken yetkili sağlık meslek mensupları tarafından yapılabilir.
- İnternet sitelerindeki bilgilendirmenin, son güncelleme tarihi ile web sayfası editörüne ulaşılabilecek iletişim bilgileri açıkça belirtilir.
- Bilgilendirme ve tanıtım maksadını aşan, örtülü ve/veya açık reklam yapılamaz/yaptırılamaz.
- Bilgilendirme ve tanıtımlar, sağlık kuruluşlarının hasta tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıracak şekilde yapılamaz.
- Bilgilendirme ve tanıtımlarda, hekim tarafından yapılsa dahi, doğruluğu bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmamış ve yerleşik tıbbi metot haline gelmemiş, mevzuatla tıbbi işlem olarak tanımlanıp düzenlenmemiş tedavi ve yöntemler hakkında açıklamalara yer verilemez, bu metotlarla hastalıkların tedavi edildiği veya tedaviye yardımcı olunduğuna dair ifadeler kullanılamaz.
- “Hasta Taşıma Hizmeti Alımı” konulu 201 1/20 sayılı Genelge’de belirtilen esaslar dışında ücretsiz servis ile ücretsiz muayene, ücretsiz check up, ücretsiz sağlık taraması (göz, kemik, kanser vb.) kampanyaları düzenlenemez, benzeri faaliyetlerde bulunulamaz.
- Sağlık kuruluşlarına başvuran kişilerin, hastalıkları ile ilgili olarak veya randevu tarihlerinin bildirilmesi dışında, kişilerin bilgi ve rızaları olmaksızın şahsi telefonları aranamaz, mektup, kısa mesaj ve elektronik posta gönderilemez.
- Sağlık turizmi kapsamındaki tanıtım faaliyetlerinin özel sağlık kuruluşları veya özel sağlık kuruluşları adına tanıtım faaliyeti gösteren aracı kuruluşlar tarafından aşağıda belirtildiği şekilde yürütülmesi zorunludur:
- Tanıtımlar, tanıtım yapılacak ülke dili ve/veya İngilizce dilinde yapılabilir. Ülke içinde talep oluşturacak şekilde, Türkçe dilinde tanıtım yapılamaz.
- Kuruluşun internet sitesinde, sağlık turizmi kapsamında sunulacak hizmetlere ilişkin bilgiler, detaylı ulaşım bilgileri ve fiyat listesinin son güncelleme tarihi belirtilerek ilan edilebilir.
- Tanıtımlarda, yetkili olunmayan, ruhsat ve faaliyet izin belgesinde kayıtlı olmayan hizmetler ile mesleki ve etik kurallara aykırı, yanlış, yanıItıcı ve yurtiçindeki vatandaşlar için talep oluşturmaya yönelik bilgilere yer verilemez.
- İnternet sitesi ve tanıtım gereçlerindeki sağlık ile ilgili bilgilendirmeler, alanında bilgi ve tecrübeye sahip hukuken yetkili sağlık meslek mensupları tarafından yapılır.
- Tanıtımlarda; tedavi gören hastaların hikayelerine, hasta mahremiyeti gözetilmek, hasta haklarına uygun olmak ve hasta onayının alındığını belgelendirmek kaydıyla yer verilebilir.
- Yürürlükteki mevzuata göre ülkemizde uygulanması yasaklanmış verilmemiş olan tıbbi işlem ve uygulamalara tanıtımlarda yer verilemez.
Sağlık Bakanlığı tarafından 15.08.2013 tarihinde yayınlanan bu Genelge’den yaklaşık 4 yıl sonra bu sefer de 17.02.2017 tarihinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından “Hekimler ile Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Elektronik Ortamlardaki Paylaşımlarına İlişkin Kılavuz” yayımlanmıştır[6].
Ekinde söz konusu kılavuzun bulunduğu üst yazıda;
- Her gün yazılı/görsel basında ve sosyal medyada, sağlık alanına ilişkin haber, ilan, paylaşım gibi adlar altında tanıtım kurallarına aykırı, kimi zaman içeriğinde hasta mahremiyetini de ihlal eden, açık ya da örtülü reklam niteliğinde yayınlarla karşılaşıldığı,
- Kural ihlallerinin, diğer alanların yanı sıra yoğun bir şekilde elektronik ortamlarda göze çarptığı,
- Bu yayınlara ilişkin olarak TTB’ye çok sayıda şikayet başvurusu yapıldığı,
- Sağlık hizmetlerinin ticari bir alana dönüştürülmesinin ve bunun bir aracı olarak kullanılan reklamların her ne suretle olursa olsun yapılmasını önlemenin tabip odalarının 6023 sayılı Kanun’da özel olarak da belirtilen önemli görevlerinden olduğu,
- Tabip odalarının şikayet üzerine gerekli işlemleri yapması, ayrıca mevzuata aykırı reklam uygulamalarını özel bir hassasiyet ve dikkatle takip etmesi gerektiği,
- Kılavuzun, sağlık alanındaki ticari reklam faaliyetlerinin cezalandırılmasında da öte, bu tür etik ihlallerin önlenmesinin birincil öncelik olması gerektiği düşüncesinden hareketle çıkarıldığı belirtilmiştir.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ HEKİMLER İLE SAĞLIK KURULUŞLARININ ELEKTRONİK ORTAMLARDAKİ PAYLAŞIMLARINA İLİŞKİN KILAVUZ
Kılavuz’un giriş metninde, önce, 1219 sayılı Kanun, 6023 sayılı Kanun, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve Hekimlik Meslek Etiği Kuralları başta olmak üzere mevzuatta sağlık hizmetlerinde tanıtımın sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin gözetildiği; tüm sağlık kurum ve kuruluşları ile bütün hekimlerin kendilerini bu ilke ve kurallarla bağlı sayacağı belirtilmiş; ardından maddelere geçilmiştir:
- Hekimler, yürüttükleri mesleki faaliyete, sağlık kurum ve kuruluşları da sundukları sağlık hizmetine ilişkin tıbbi deontoloji ve meslek etiği kurallarına uygun biçimde internet ortamında yer alabilirler. Bu konuda sosyal medya mecralarının kullanımı da aynı ilkelere tabidir.
- Hekimler internet sitelerinde ad, soyad, adres, iletişim bilgileri, çalışma saatleri, 1219 sayılı Yasada belirlenmiş uzmanlık, yan dal uzmanlığı ve üniversite dışında kullanma hakkına sahip olduğu akademik unvan dışında bir isim ya da ibare kullanamazlar.
- Sağlık kurum ve kuruluşları, ruhsatında kayıtlı isim dışında herhangi bir isim ya da ibareye yer veremez. Hangi branşlarda hizmet verildiğini, adresini, iletişim bilgilerini, çalışma saatlerini ve sağlık personelinin adını, soyadını, 1219 sayılı Yasada belirlenmiş uzmanlık, yan dal uzmanlığını ve üniversite dışında kullanma hakkına sahip olduğu akademik unvanını belirtebilirler.
- Hekimler, internet sitelerinde “kişisel bilgiler” başlığı altında, aldığı eğitimlere, 1219 sayılı Kanun’da belirlenen uzmanlık alanında kazanılmış uluslararası yeterliliklerine/unvanlarına, bilimsel yayınlarına, bilimsel toplantılardaki konuşmalarına, düzenlediği toplantılara, ödüllerine, yerli ve yabancı uzmanlık dernek ve kuruluşlarına üyeliklerine, idari ve danışmanlık görevlerine yer verebilirler.
- Hekimler, meslek uygulamaları ile ilişkilendirmeksizin mesleki olmayan etkinliklerine de yer verebilirler.
- Sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikte, toplumu bilgilendirmeye yönelik içerik paylaşılabilir. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere yer verilemez. Verilen bilginin kaynağı ve son güncelleme tarihi belirtilmelidir.
- Her bilgilendirme sayfasının altında “Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.” ifadesi, en az diğer yazılarla aynı puntoda ve kolaylıkla fark edilebilir biçimde yer almalıdır. Günümüzde bilim çevrelerince kabul edilmiş bilgilere aykırı, hatalı ya da doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere yer verilemez.
- Tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren (ifade, yazı, fotoğraf, video, röportaj, haber vb.) ögelere hiçbir şekilde yer verilemez.
- Hastaların sır kapsamındaki bilgileri hiçbir biçimde paylaşılamaz. Hasta mahremiyetinin korunması için her türlü önlem alınır.
- Hastaların tedavi öncesi ve/veya sonrasına ait görüntülerine ya da ifadelerine hiçbir şekilde yer verilemez. Ayrıca bu nitelikteki yayınlara link verilerek yönlendirme de yapılamaz. *
- Sağlık çalışanlarının, tedavi öncesi, sırası ve sonrasında hasta ve hasta yakınları ile birlikte görüntülerine yer verilemez. *
- Deontoloji kurallarına ve hasta haklarına uymayan, abartılı, insanları yanıltıcı, korku veya paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, gerçeğe aykırı ifadeler kullanılamaz.
- Meslektaşlar ve/veya sağlık kurum ve kuruluşları arasında rekabete yol açan, hekimliğe ve sağlık kuruluşlarına ticari bir görünüm veren, reklam niteliğinde, kendilerini, sundukları hizmeti ya da sağlık kurum ve kuruluşunu öven, ön plana çıkaran, diğer sağlık kurum ve kuruluşları ile hekimleri kötüleyen ibarelere yer verilemez.
- Hekim hakkında veya sağlık kurum ve kuruluşu ile burada görev yapan sağlık personeli hakkında, hastalara ait değerlendirmelere, görüş bildirimine, teşekkür ilanlarına yer verilemez.
- Mesleki birlikler ve dernekler, bilimsel dergiler ile diğer mesleki kuruluşlara ait sitelere yönelik olanlar dışında yönlendirici link verilemez.
- Muayenehane ve diğer sağlık kurum ve kuruluşlarının fiziki ortamı ile tıbbi cihaz veya donanımlara ilişkin ifade ve görüntüler kullanılamaz.
- İnternet ortamında hasta bizzat muayene edilmeden, yöneltilen soruların yanıtlanması suretiyle tedavi önerilerinde bulunulamaz. Bu yolla hasta, belirli bir hekim ya da sağlık kuruluşuna yönlendirilemez.
- İnternet ortamındaki siteler/forumlar kullanılarak hasta yönlendirilemez, aracılık faaliyeti yapmakta olan sitelere üye olunamaz, ticari kuruluşlardan bu nitelikte bir hizmet alınamaz.
- Arama motorlarında internet sitesinin bulunabilir olması için hekimin veya sağlık kurum ve kuruluşunun ruhsatında yer alan bilgiler dışında anahtar kelimelere yer verilemez.
- Herhangi bir ücret, kampanya ya da indirim bilgisine veya hizmetin ücretsiz olduğuna ilişkin ifadelere yer verilemez.
- Tüm kurallar internet sitesinin yabancı dillerdeki görünümleri için de geçerlidir.
- Bu kılavuzda yer almayan durumlar, 1219 sayılı Kanun, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları, Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilir.
- Burada belirtilen kuralların ihlal edilmesi halinde ilgili mevzuat doğrultusunda gerekli işlemler yapılır.
*Kılavuz’un 10. ve 11. maddelerindeki sınırlamaların, Ticari Reklam ve Haksız Ticari
Uygulamalar Yönetmeliği’nin 10.01.2015 tarihli ilk yayımlandığı halinin 5. maddesi ğ) bendine dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçekten de söz konusu ğ) bendi çok açıktır ve “Reklamlar, hastaların tedavi öncesi ve sonrasına ait ifade ya da görüntüler içeremez.” şeklinde hüküm içermektedir.
Ancak dikkat çekici bir şekilde ve söz konusu Kılavuz’un yayımı tarihinden sonra, bahse konu Yönetmelik’te 01.02.2022 tarihli olarak değişiklik yapılmış, dayanak yapılan ğ) bendi yürürlükten kaldırılmıştır[7].
Kılavuz’la İlgili Olarak İstanbul Tabip Odası Yazısı
TTB tarafından 17.02.2017 yayınlanan Kılavuzla ilgili olarak, Türkiye’nin en büyük tabip odası olan İstanbul Tabip Odası tarafından 22.02.2018 tarih ve ‘Tüm Meslektaşlarımızın Dikkatine; Sağlık Alanındaki Reklam Yasağı ve Tanıtım Kuralları Hakkında’ başlıklı bir paylaşım yapılmıştır[8]. Yazıda;
- Her gün yazılı/görsel basın ile internet siteleri ve sosyal medyada, sağlık alanına ilişkin haber, ilan, paylaşım gibi adlar altında tanıtım kurallarını ihlal eden, açık ya da örtülü reklam niteliğinde yayınlarla karşılaşıldığı,
- Sağlık alanındaki düzenlemelerin tamamında hekimlerin ve sağlık kuruluşlarının her ne suretle olursa olsun reklam yapmasının yasaklandığı; bilgilendirme ve tanıtım faaliyetlerinin ise belirli kurallara tabi tutularak önemli ölçüde sınırlandırıldığı,
- Bu yasak ve sınırlamaların sadece hekimler için değil, sağlık kurum ve kuruluşları için de bağlayıcı olduğu,
- TTB Kanunu 28. maddesi ile tabip odalarına ‘…yazılı ve sözlü vasıtalarla reklam yapılmasını önlemek’ görevinin verildiği,
- Tüm hekimler ile sağlık kurum ve kuruluşlarının internet ortamının kullanımında sağlık hizmetinin özelliği ve tıp mesleğinin saygınlığı dikkate alınarak hazırlanan Kılavuz’daki ilke ve ilkelere bağlı olmasının beklendiği,
- Sağlık alanındaki yasaklara rağmen, hekimlerin ücret ödeyerek televizyon programlarına ve haberlerine katıldıklarının, yine ücret ödeyerek gazete röportajları ve haberlerine dahil olduklarının, basın yayın kuruluşları aracılığıyla tedavi edici sağlık hizmetine ilişkin bilgi verdiklerinin, internet arama motorlarında anahtar kelimeler satın alarak diğer meslektaşlarının daha önünde görünür olmaya çalıştıklarının, her mecrada açık/örtülü reklam niteliğinde paylaşımlarda bulunduklarının ve talep yaratmaya çalıştıklarının görüldüğü,
- Keza kimi hekimlerin ve sağlık kuruluşlarının, aracılık faaliyeti yapan ticari kuruluşlarla işbirliği yaptığının, bazı internet sitelerine ücret ödeyerek üye olduklarının, ödemeleri ölçüsünde daha vasıflı ve iyi hekimler olduklarını belirtecek şekilde yıldızlar verilerek öne çıkarıldıklarının; gerçekte hasta olup olmadıkları bilinmeyen kişilerce, hekimler hakkında süslü anlatımlarla yorumlar yapıldığı/teşekkür edildiğinin, talep yaratmaya yönelik yazılar yazıldığı/yazdırıldığının, fotoğraflı/videolu paketlerle, sosyal medya hesapları oluşturularak hekimlere hasta yönlendirildiğinin izlendiği,
- Belirtilen nedenlerle sağlık hizmetlerinin hızla tahrip edildiği ve ticari bir alana dönüştürülmeye çalışıldığı,
- Bu kapsamda, reklam yasağı ile tanıtım kurallarına aykırılık oluşturan paylaşımların tamamını denetlemeye devam ederek, sağlık alanındaki bu kuralları ihlal eden hekimler ve sağlık kuruluşları ile reklamlara ve aracılık hizmetlerine mecra sağlayan kişi ve kurumlar hakkında her türlü hukuki girişimin yapılacağı,
- TTB Kanunu ve Disiplin Yönetmeliği hükümleri gereğince, tabip odalarının bildirim ve şikayet üzerine veya re’sen inceleme yapma, soruşturma açma, disiplin kovuşturması yürütme, disiplin cezası verme yetkisine sahip olduğu,
- Onur kurullarının ise tıbbi deontoloji ve Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’na aykırı davranan hekimler hakkında ‘uyarma cezası’, ‘para cezası’, ‘geçici olarak meslekten alıkoyma cezası’ ve ‘oda bölgesinde çalışmanın yasaklanması’ cezalarının verilebildiği,
- Hekimlerin bahsedilen girişimlerin ve yaptırımların muhatabı ve mağduru olmamaları için mesleki faaliyetlerini deontoloji kurallarına uygun biçimde sürdürmeleri gerektiğinin önemle hatırlatıldığı belirtilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT EŞLİĞİNDE DEĞERLENDİRME
Türk hukuk mevzuatında, sağlık alanında reklam yapılmasını yasaklayan, tanıtım sınırlandırmalarını ve bunlara aykırı davranılması durumunda yaptırım uygulamalarını belirleyen önemli düzenlemeler yayımlanma sırasına göre şu şekildedir:
- 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun (RG: 14.04.1928)
- 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu (RG: 31.01.1953)
- Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi (RG: 19.02.1960)
- 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun (RG: 03.06.1979)
- Hekimlik Meslek Etiği Kuralları (01.02.1999)
- Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik (RG: 01.08.2001)
- Özel Hastaneler Yönetmeliği (RG: 27.03.2002)
- Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği (RG: 28.04.2004)
- Evde Bakım Hizmetleri Bakımı Hakkında Yönetmelik (RG: 10.03.2005)
- Kordon Kanı Bankacılığı Yönetmeliği (RG: 05.07.2005)
- Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği (RG: 07.12.2006)
- Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik (RG: 15.02.2008)
- Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik (RG: 22.05.2014)
- Reklam Kurulu Yönetmeliği (RG: 03.07.2014)
- İlkyardım Yönetmeliği (RG: 29.07.2015)
- Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik (RG: 13.07.2017)
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun
Hekimlerin mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak reklam yapamayacaklarına dair ilk hüküm, ilk olarak 11.04.1928 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 24. maddesinde bulunmaktadır.
1219 sayılı Kanun’un 24. maddesine göre, icrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur. Görüldüğü üzere, kanun hükmü ile hekime sadece hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve uzmanlık branşını ilan edebilme izni verilmiş; bunlar dışında ilan ve/veya reklam yapmaları yasaklanmıştır. Bu maddeye aykırı edenlere ise 27. madde hükmü gereğince 100 TL’den 1000 TL’ye kadar idari para cezası verileceği hükme bağlanmış, 70. maddeye göre cezanın mahalli mülkî amir tarafından verileceği belirtilmiştir. Aynı hükümler ve yaptırım cezası, ilgili maddelerde diş hekimleri için de bulunmaktadır.
1219 sayılı Kanun ile hekimlerin ve diş hekimlerinin reklam yapmasının yasaklanmasının, gerek Kanun’un yürürlüğe çıktığı zamanda zaten hekim sayısının az olması gerekse sadece idari para cezası yaptırımının öngörülmesi nedeniyle çok fazla etki göstermediğini tahmin etmek zor olmasa da o tarihlerde dahi reklam yasağı hakkındaki hassasiyete kanun maddesinde yer verilmiş olması açısından hukuki anlamı söz konusudur.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu
Resmî Gazete’nin 31.01.1953 tarihli sayısında yayımlanan 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 28. maddesinde, İdare Heyetinin görevleri arasında, meslek adabına uymayan ve tıp mesleklerinin icrasına dair kanunun kabul ettiği çerçeve dışında tabela kullanılmasının, sinema, radyo, müstahdemler veya sair yazılı ve sözlü vasıtalarla reklam yapılmasının önlenmesi sayılmış; 30. maddesinde ise bu kapsamdaki faaliyetler tespit edildiği takdirde savunma isteneceği, sonrasında Haysiyet Divanına tevdi edileceği belirtilmiştir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi
Yukarıda bahse konu edilen 6023 sayılı Kanun’un dayanak yapıldığı Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Resmî Gazete’nin 19.02.1960 tarihli sayısında yayımlanmış; reklam yasağına burada da değinilmiştir. Nizamname’nin 8. maddesinde; tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine ticari bir veçhe (yön) verilemeyeceği, tabip ve diş tabibinin, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olduğu, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamayacağı, tabip ve diş tabibinin gazetelerde ve diğer neşir vasıtalarında reklam mahiyetinde teşekkür ilanları yazdıramayacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Nizamname’nin 9. maddesinde ise bilgilendirme amaçlı tanıtım uygulamasının esaslarına değinilmiştir. Buna göre, tabip ve diş tabibinin gazete ve sair neşir vasıtaları ile yapacağı ilanlarda ve reçete kağıtlarında ancak ad ve soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre kabul edilmiş olan ihtisas şubesini, akademik unvanını ve muayene gün ve saatlerini yazabileceği; ayrıca muayenehane kapılarına veya binaların dışına asılacak tabelaların ebadı ve adedinin mahalli tabip odaları tarafından tespit edilebileceği, ancak tabelalarda en çok iki renk kullanılabileceği, tabelaların ışık verici vasıtalarla süslenmesinin yasak olduğu belirtilmiştir. Aynı maddede, tabipler ve diş tabiplerinin, tabip odalarının bu husustaki kararlarına riayet etmekle mükellef olduğu da hükme bağlanmıştır.
Nizamname’nin 44. maddesinde ise Nizamname hükümlerine aykırı hareket eden tabip ve diş tabiplerinin mensup oldukları Tabip Odaları İdare Heyetleri tarafından Haysiyet Divanına sevk edilecekleri belirtilmiştir.
Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun
Spesifik bir reklam yasağı içeren mevzuat; Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’dur. İlk defa 03.06.1979 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bu Kanun’un 4. maddesi ile bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her türlü reklam yasaklanmış; aksine hareket edilmesi durumunda Kanun’un 15. maddesi ile ciddi cezai yaptırımlar öngörülmüştür[9].
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları
Reklam yasağı ile ilgili açık düzenleme içeren ve yüksek yargı kararlarında da sıklıkla yer verilen bir başka düzenleme ise Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’dır. İlk olarak 10-11 Ekim 1998 tarihlerinde gerçekleştirilen TTB 47. Büyük Kongresinde kabul edilen ve 01.02.1999 tarihinde yayınlanan bu kuralların Ticari Amaç ve Reklam Yasağı adlı 11. maddesinde, hekimin mesleğini uygularken reklam yapamayacağına, ticari reklamlara araç olamayacağına, çalışmalarına ticari bir görünüm veremeyeceğine; insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşlar arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunamayacağına yer verilmiş; hekimin yayın araçlarıyla yapacağı duyurularda varsa, Tababet Uzmanlık Tüzüğü’ne göre kabul edilmiş olan uzmanlık alanını, çalışma gün ve saatlerini bildirebileceği, tabela ve benzeri tanıtım araçlarının biçim ve boyutlarının yerel tabip odası tarafından saptanacağı belirtilmiştir. Söz konusu kuralların Disiplin Kovuşturması başlıklı 46. maddesinde ise kurallar bütünü hükümlerine aykırı davranışlarda bulunan hekimlerin, tabip odaları yönetim kurulları tarafından onur kurullarına sevk edileceğine yer verilmiştir.
Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik
Özel bir sağlık hizmetine yönelik olarak oluşturulan Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te de yine reklam yasağı hakkında düzenlemeler vardır. İlk defa 01.08.2001 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’in Yasaklar başlıklı 36. maddesinin d) bendinde, sağlık kuruluşunun bünyesinde olmayan faaliyetler ve fiyatlar konusunda reklam verilemeyeceği; l) bendinde ise sağlık kuruluşunun dış cephesinde bu Yönetmelikte belirtilen tabelalardan başka bir tabela veya her ne şekilde olursa olsun tüketiciye yönelik olarak kuruluş veya hizmetleri ile ilgili yazı, ilan ve reklam benzeri ibare bulundurulamayacağı hükme bağlanmıştır. Reklam, Tanıtım ve Bilgilendirme başlıklı 37. maddesinde; sadece özel sağlık kuruluşuna başvuran hastaların kullanımına yönelik olarak, temel olarak sağlığı geliştirici ve koruyucu nitelikte söz konusu sağlık kuruluşunun faaliyet gösterdiği alan ile ilgili sağlık sorunları, bu sorunlardan korunma veya sağlık sorunlarının kişide meydana getirdiği olumsuzlukların şahsi tedbirler aracılığı ile giderilmesi veya azaltılması hakkında bilgiler içeren yazılı veya görsel-işitsel eğitim materyalleri hazırlayabileceği belirtilmiştir.
Yönetmelik ekindeki check list şeklinde hazırlanmış olan EK-9 nolu Denetleme Formu’nda, kuruluşta reklam, tanıtım ve bilgilendirme yasağı ve düzenlemesine uyuluyor mu? şeklindeki soruya yer verilmiş, cevabın “Hayır” olarak işaretlenmesi durumunda 15 günlük faaliyet durdurma süresi yaptırımı öngörülmüştür.
Özel Hastaneler Yönetmeliği
Bilgilendirme ve tanıtım konusunda hükümlere yer verilen önemli bir mevzuat düzenlemesi Özel Hastaneler Yönetmeliği’dir. İlk defa 27.03.2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’in Bilgilendirme ve Tanıtım başlıklı 60. maddesinin 1. fıkrasında, özel hastanelerin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik, ruhsatında yazılı kabul ve tedavi ettiği uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları; 2. fıkrasında, özel hastaneler tarafından; sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapılabileceği, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında, yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer verilemeyeceği; 3. fıkrasında, özel hastanelerin; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabileceği ve ilan verebileceği; 4. fıkrasında ise özel hastaneler tarafından oluşturulan internet sitelerinde yer alan her türlü sağlık bilgisinin, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmek zorunda olduğu, bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihinin açıkça belirtileceği hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik’in Kuruluş isimlendirilmesi başlıklı 60/A maddesinde ise özel hastanenin tabelasına veya basılı evrakına; ruhsatlarında yer alan mevcut isim ve unvanları veya tescil edilmiş isimlerinin dışındaki diğer isim ve unvanları ile faaliyet izin belgesinde belirtilen uzmanlık dalları haricinde başka uzmanlık dalı yazılamayacağı; özel hastane isimlendirilmesinde; kişilerin yanlış algılaması ve karışıklığın önlenmesi amacıyla, hangi ilde olduğuna bakılmaksızın ülke genelindeki üniversite ve kamu sağlık kurum veya kuruluşlarının isimlerinin aynen veya çağrıştıracak şekilde kullanılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik ekindeki EK-2 nolu Özel Hastane Müeyyide Formu’nda, yukarıda bahse konu edilen 60. ve 60/A madde hükümlerine aykırılık halinde; mesul müdürün 3 kez uyarılacağı, 1 yıl içindeki 4. tespitte 2 gün, 5. tespitte 5 gün süreyle sağlık kuruluşunun acil sağlık hizmetleri dışındaki faaliyetlerinin durdurulacağı belirtilmiştir.
Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta; bahsedilen 60. maddenin, Yönetmelik’in ilk yayımlandığında “Reklam ve Tanıtım” şeklinde olan başlığının 2004 yılında yapılan bir değişiklikle “Bilgilendirme ve Tanıtım” olarak değiştirilmiş olmasıdır[10]. Böylece ilk halinde reklam yapılabileceği izlenimi doğuran ifadenin kaldırılması amaçlanmıştır.
Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği
İlk defa Resmî Gazete’nin 28.04.2004 tarihli sayısında yayımlanan Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği, 6023 sayılı TTB Kanunu uyarınca disiplin cezası verilecek kişileri ve durumları belirlemek ve disiplin cezası verilmesinde uyulması gereken usul ve esasları saptamak amacıyla TTB Kanunu’nun 59. maddesine dayanılarak hazırlanmıştır[11]. Hekimlere yönelik disiplin suç ve süreçleri hakkında düzenlemeler içeren bu yönetmeliğin dayanağı olan TTB Kanunu önemlidir. Çünkü Kanun’un 7. maddesinin 1. fıkrasında, bir tabip odası sınırları içinde sanatını serbest olarak icra eden tabiplerin bir ay içinde o il veya bölge tabip odasına üye olmak ve üyelik görevlerini yerine getirmekle yükümlü olduğu; 2. fıkrasında ise mesleklerini serbest olarak icra etmeksizin kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanlar ile herhangi bir sebeple mesleğini icra etmeyenlerin tabip odalarına üye olabilecekleri hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere Kanun’un öne çıkardığı kriter, mesleğin serbest olarak icra edilip edilmiyor olmasıdır. Diğer bir ifade ile mesleğini serbest olarak icra eden hekimler her durumda TTB’ye üye olmak zorundadır. Ancak mesleğini serbest olarak icra etmeyen kamuda görevli hekimler için TTB üyeliği isteğe bağlıdır. Bu hususlara TTB Merkez Konseyinin 11.01.2019 tarihli bir yazısında da değinilmiş; serbest olarak da çalışmıyor olmak şartıyla kamu kurum ve kuruluşlarında görevli hekimler dışında kalan bütün hekimlerin mesleklerini uygulamaya başladıktan sonra bir ay içinde ilgili tabip odasına kayıt yaptırmakla yükümlü olduğu, bu yükümlülüğü yerine getirmeksizin çalışan hekimlerin saptanması halinde çalışmaya başladıkları tarihten itibaren odaya üye kabul edilerek kayıt ücreti ve aidat yükümlülüğüne tabi tutulmalarının söz konusu olacağı, ayrıca anılan hekimler hakkında disiplin soruşturması da açılabileceği belirtilmiştir[12].
Mesleklerini serbest olarak icra eden bütün hekimlerin ilgili tabip odasına üye olarak kabul ediliyor olması, onların aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği hükümleri kapsamında olduğu anlamındadır. Kaldı ki Yönetmelik’in Kapsam başlıklı 2. maddesinde, hekim unvanını kazanmış olup da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mesleğini uygulayanların tamamı Yönetmelik hükümleri kapsamında sayılmıştır. Görüldüğü üzere söz konusu Yönetmelik hükümlerinin kapsamı dahilinde, ilgili tabip odalarına üye olunup olunmaması da dikkate alınmamaktadır.
Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği’nin Para Cezası başlıklı 4. maddesinin b) bendinde, tanıtım kurallarına aykırı davranmak; c) bendinde, her türlü iletişim mecrasında reklam amacına yönelik yazılar yazmak, yazdırmak veya açıklamada bulunmak yahut ortağı olduğu kuruluş veya şirket aracılığıyla bu anlamda reklam yapılmasını sağlamak, d) bendinde, bireysel olarak veya yöneticisi oldukları dernekler ya da çalıştıkları kurumlar aracılığıyla ticari ürün veya hizmetin tanıtımında yer almak veya reklamına aracılık etmek, e) bendinde el ilanları, tabelalar, basın ve benzeri yollarla meslektaşlar arası haksız, tıp dışı rekabete yol açacak duyurular yapmak, j) bendinde ise Türk Tabipleri Birliği veya odalarca saptanmış tabela ile ilgili kurallara uymamak, para cezasını gerektiren haller arasında sayılmıştır[13].
Yönetmelik’in 7. maddesinde, benzer suçun tekrarında bir üst cezanın verilebileceği, disiplin cezalarının verilmesinde eylemin veya yarattığı sonucun ağırlığına göre onur kurullarının geniş takdir hakkını kullanmakta serbest olduğu belirtilmektedir.
Aynı Yönetmelik’te, para cezasından sonraki üst cezanın Geçici Olarak Meslekten Alıkoyma Cezası olduğu, süresinin 15 gün ile 6 ay olarak belirlendiği görülmekte[14]; 6. maddede ise bir oda bölgesinde 3 defa geçici olarak meslek uygulamasından alıkoyma cezası alanların, ilgili oda bölgesindeki meslek uygulamasından sürekli olarak alıkoyulmasına karar verilebileceği belirtilmektedir.
Yönetmelik hükümleri bir arada değerlendirildiğinde, reklam yasağına ve/veya tabela kurallarına aykırı davranan ve bunda ısrar eden bir hekimle ilgili olarak hekimin o bölgede meslek icra etmesinden sürekli olarak alıkoyulmasına kadar uzayabilen bir yaptırım süreci olduğu anlaşılmaktadır.
Bu aşamada, Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 59. maddesi ile Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 9. maddesine dayanılarak hazırlanan Türk Tabipleri Birliği Tabela Yönetmeliği’ne değinmek gerekir. İkinci maddesinde muayenehaneler ve hastaneler de dahil olmak üzere her türlü sağlık kurum ve kuruluşlarını kapsadığı belirtilen ve detaylı şekilde tabelaların içeriği ile standartlarını belirleyen bu Yönetmelik, 14.02.2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Sağlık kurum ve kuruluşlarında kullanılan tabelaların çeşitli özellikleri hakkında standartlar ortaya koyan bu Yönetmelik, Sağlık Bakanlığı tarafından açılan dava kapsamında Danıştay tarafından incelenmiştir. Dava sürecinde önce Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21.01.2016 tarihli kararı ile yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş; sonrasında Danıştay 8. Dairesinin 26.12.2018 tarihli kararı ile söz konusu Yönetmelik iptal edilmiştir[15]. Karar, TTB tarafından temyiz edilmiş; temyiz başvurusu, ilgili mevzuat kapsamında bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarına yönelik düzenleme yapma yetkisinin Sağlık Bakanlığına ait olduğu, TTB’ye sadece muayenehane kapıları veya binalarına asılacak tabelaların ebadı ve adedi konusunda mahalli tabip odaları eliyle belirleme yapma yetkisi verildiği; dava konusu Yönetmelik’in idareye tanınan yetkinin kapsamını aşacak şekilde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarını kapsayan düzenlemeler öngörmesi sebebiyle yetki yönünden hukuka aykırılık içerdiği gerekçeleriyle reddedilmiş; Danıştay 8. Dairesinin iptale konu kararı onanmıştır[16].
Halen Yönetmelik’in iptal kararının onanması ile oluşan yasal boşluk, Sağlık bakanlığı tarafından çeşitli kategorilerdeki sağlık kuruluşları ile ilgili olarak çıkarılan yönetmelik hükümleri ile doldurulmaktadır.
Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik
Reklam yasağı içeren bir diğer düzenleme, ilk defa 10.03.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik’te mevcuttur. Yönetmelik’in Tanıtım ve Bilgilendirme başlıklı 30. maddesinde; sağlık kuruluşlarının, insanları yanıltıcı, paniğe sevk edici, yanlış yönlendirici, benzer nitelikteki kuruluşlar ve çalışanları arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunamayacakları, ancak sadece sağlık kuruluşundan evde bakım hizmeti talep eden kişilerin kullanımına yönelik olarak, temel olarak sağlığı geliştirici ve koruyucu nitelikte, faaliyet gösterdiği alan ile ilgili sağlık sorunları, bu sorunlardan korunma veya sağlık sorunlarının kişide meydana getirdiği olumsuzlukların şahsi tedbirler aracılığı ile giderilmesi veya azaltılması hakkında bilgiler içeren eğitim materyalleri hazırlayabilecekleri, her durumda sağlık kuruluşları ve çalışanlarının, yukarıda açıklanan hususlara riayet etmek şartıyla tanıtım ve bilgilendirme niteliğindeki her türlü faaliyetleri için Müdürlükten izin almak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik ekindeki EK-7 nolu Evde Bakım Hizmeti Sunan Sağlık Kuruluşu Denetleme Formu’nda, yukarıda bahse konu edilen 30. madde hükümlerine aykırılık halinde; herhangi bir süre verilmeden 10 gün süreyle faaliyet durdurma yaptırımı uygulanacağı belirtilmiştir.
Kordon Kanı Bankacılığı Yönetmeliği
İlk defa 05.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kordon Kanı Bankacılığı Yönetmeliği’nde de reklam yasağına yer verilmiştir. Yönetmelik’in Tanıtım ve bilgilendirme başlıklı 24. maddesinde, kordon kanı bankacılığı hakkında herhangi bir yolla reklam yapmanın yasak olduğu, bankaların kordon kanı bankacılığı çalışmalarına ticarî bir görünüm veremeyecekleri, bilimsel verilere dayanmayan, insanları yanıltıcı, paniğe sevk edici, yanlış yönlendirici davranışlarda bulunamayacakları, aksine davrananlar hakkında ilgili mevzuata göre işlem yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği
Reklam, tanıtım ve bilgilendirme konularında düzenlemeler içeren ve yaygın kullanımı olan bir mevzuat da ilk olarak 07.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği’dir. Yönetmelik’in 33. maddesinin 1. fıkrasında, ambulans servislerinin; tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren ve ruhsatında yazılı hizmetlerinden başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran, diğer servisler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamayacakları ve bu mahiyette tanıtım yapamayacakları; 2. fıkrasında, ambulans servisleri tarafından; sağlığı koruyucu, acil sağlık hizmetlerini tanıtıcı ve geliştirici nitelikteki bilgilendirme ve tanıtımlar yapılabileceği, ancak bu kapsamda yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve açıklamalara yer verilemeyeceği; 3. fıkrasında, ambulans servislerinin; hizmet alanları ve sunacağı hizmetler ile ilgili açılış bilgileri ve benzeri konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabileceği ve ilan verebileceği; 4. fıkrasında ise ambulans servisleri tarafından oluşturulan internet sitelerinde yer alan her türlü sağlık bilgisinin, alanı ile ilgili bilgi ve tecrübeye sahip sağlık meslek mensupları tarafından verilmek zorunda olduğu, bu siteler aracılığıyla hiçbir şekilde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler verilemeyeceği, internet sayfalarında verilen bilginin, son güncelleme tarihi ile yazan kişi ve kariyer bilgisinin açıkça belirtileceği hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik ekindeki EK-10/A nolu Ambulans Servisi Denetleme Formu’nda, yukarıda bahse konu edilen 33. madde hükümlerine aykırılık halinde; herhangi bir süre verilmeden uygunluk belgesinin 30 gün süreyle iptal edileceği belirtilmiştir.
Ayakta Teşhiş ve Tedavi Yapılan Özel sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik
Bilgilendirme ve tanıtım konusunda hükümlere yer verilen ve tıp merkezleri, poliklinikler, laboratuvarlar, müesseseler ve muayenehaneler ile bu kuruluşların işletenleri şeklinde geniş bir alanı kapsadığı[17] için önemli olan bir diğer mevzuat düzenlemesi, ilk olarak 15.02.2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’tir.
Yönetmelik’in Bilgilendirme ve tanıtım başlıklı 29. maddesinin birinci fıkrasında, “sağlık kuruluşları tarafından reklam yapılamaz” şeklinde çok net bir ifade bulunmaktadır. Maddenin diğer fıkralarında da bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri ile ilgili kapsam ve sınırlamalara yer verilmiştir:
(2) nolu fıkra: Sağlık kuruluşları tarafından, tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı, insanları yanıltan, yanlış yönlendiren, talep yaratmaya yönelik, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış veya yerleşik tıbbi metot haline gelmemiş uygulamalara dayalı tanıtım yapılamaz ve diğer sağlık kuruluşları aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunulamaz.
(3) nolu fıkra: Tabelaları ile basılı ve elektronik ortam materyallerinde, ruhsatnamesinde kayıtlı sağlık kuruluşu ismi dışında başka bir isim kullanılamaz.
(4) nolu fıkra: Sağlık kuruluşları, sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Birinci fıkra hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla açılışı, hizmet alanları ve sunduğu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilir ve ilan verebilir. Ancak, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep yaratmaya yönelik açıklamalara yer verilemez.
(5) nolu fıkra: Sağlık kuruluşları tarafından her türlü yayın mecralarında yer alan sağlık bilgileri, konusuna göre yetkili sağlık meslek mensupları tarafından verilmek zorundadır. Bu mecralar yoluyla yapılan bilgilendirme ve tanıtımlar, hastayı ilgili sağlık kuruluşuna doğrudan veya dolaylı biçimde yönlendirecek içerikte olamaz.
Yine aynı Yönetmelik’in Sağlık kuruluşlarının isimleri başlıklı 30. maddesinde ise sağlık kuruluşunun tabelasına veya basılı evrakına; ruhsatlarında yer alan mevcut isim ve unvanları veya tescil edilmiş isimlerinin dışındaki diğer isim ve unvanları ile faaliyet izin belgesinde belirtilen uzmanlık dalları haricinde başka uzmanlık dalı yazılamayacağı ve sağlık kuruluşunun isimlendirilmesinde; kişilerin yanlış algılaması ve karışıklığın önlenmesi amacıyla, hangi ilde olduğuna bakılmaksızın ülke genelindeki üniversite ve kamu sağlık kurum veya kuruluşlarının isimleri aynen veya çağrıştıracak şekilde kullanılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik ekindeki EK-6 nolu Müeyyide Formu’nda, yukarıda bahse konu edilen 29. ve 30. madde hükümlerine aykırılık halinde; mesul müdürün 3 kez uyarılacağı, 1 yıl içindeki 4. tespitte 2 gün, 5. tespitte 5 gün süreyle sağlık kuruluşunun acil sağlık hizmetleri dışındaki faaliyetlerinin durdurulacağı belirtilmiştir.
Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik
Doğrudan sağlık meslek mensupları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarına yönelik reklam yasağı ve tanıtım sınırlaması hakkında hüküm içeren ve sıklıkla kullanılan bir düzenleme, ilk defa 22.05.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik’tir. Başta tabip ve diş tabibi olmak üzere bütün sağlık meslek mensuplarını[18] ve sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarını[19] kapsayan[20] Yönetmelik’in Temel ilkeler başlıklı 5. maddesinin c) bendinde, kapsamdaki personelin yanıltıcı, talep artırıcı ve kendilerini övücü tanıtım yapamayacağı, kampanya düzenleyemeyeceği ve hiçbir şekilde reklam yapamayacağı belirtilmiş; sadece isim, unvan, dal ve adreslerini tanıtmalarına izin verilmiştir.
İlkyardım Yönetmeliği
Reklam yasağına değinilen bir başka düzenleme de ilk olarak 29.07.2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan İlkyardım Yönetmeliği’nde mevcuttur. İlkyardım ile ilgili eğitimleri düzenleyerek yetki belgesi verecek ve bu eğitimi alacak olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarını, gerçek kişileri ve özel hukuk tüzel kişilerini kapsayan[21] bu Yönetmelik’in Yasaklar başlıklı 28. maddesinde, Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren merkezlerin bünyesinde olmayan faaliyetler konusunda reklam veremeyeceği[22]; Reklam, tanıtım ve bilgilendirme başlıklı 30. maddesinde, merkezler tarafından hazırlanan ilkyardım ve kazalardan korunma ve önlemeye yönelik bilgiler içeren broşür, afiş ve tanıtım videolarının İl Sağlık Müdürlüğünün onayından sonra kullanılabileceği[23]; merkezlerin insanları yanıltıcı, paniğe sevk edici ve yanlış yönlendirici reklam, tanıtım ve bilgilendirmede bulunamayacağı[24] hükme bağlanmıştır.
Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik
Reklam ve tanıtım yapılması gerekliği bulunduğu düşünülen ve günümüzün popüler alanlarından biri olan sağlık turizmi konusunda Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik adlı bir düzenleme mevcuttur. İlk defa 13.07.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik, yurtdışından sağlık hizmeti almak amacıyla ülkemize gelenler ile turist olarak ülkemizde bulunduğu sırada sağlık hizmeti ihtiyacı ortaya çıkan kişiler ve bu kişilere sağlık hizmeti sunan kamu, üniversite ve özel sağlık kurum ve kuruluşları ile aracı kuruluşları kapsamaktadır[25].
Yönetmelik’in Bilgilendirme ve tanıtım başlıklı 12. maddesinde, uluslararası sağlık turizmi ile ilgili olarak bu Yönetmelik çerçevesinde yetki verilmemiş sağlık tesisi ve aracı kuruluşlar tarafından bilgilendirme ve tanıtım yapılamayacağı belirtilmiş; maddenin devamında, tanıtım faaliyetlerinin nasıl yapılacağına dair kriterlere yer verilmiştir. Buna göre;
a) Türkiye sınırları içerisinde talep oluşturacak şekilde ve Türkçe dilinde tanıtım yapılamaz. Tanıtımlar, tanıtım yapılacak ülkelerin dilleri ve/veya İngilizce dilinde yapılabilir.
b) Uluslararası sağlık turizmi sağlık tesisi ile uluslararası sağlık turizmi aracı kuruluşları tarafından internet sitelerinde, sağlık turizmi kapsamında sunulacak hizmetlere ilişkin bilgiler ve detaylı ulaşım bilgileri son güncelleme tarihi belirtilerek yayınlanır.
c) Tanıtımlarda, yetkili olunmayan, sağlık tesisinin ruhsat ve faaliyet izin belgesinde kayıtlı olmayan sağlık hizmetleri hakkında bilgilere, mesleki ve etik kurallara aykırı, yanlış, yanıltıcı ve yurtiçindeki vatandaşlar için talep oluşturmaya yönelik bilgilere yer verilemez.
ç) İnternet sitesi ile diğer tanıtım araç ve gereçlerinde sağlık ile ilgili bilgilendirmeler, alanında bilgi ve tecrübeye sahip hukuken yetkili sağlık meslek mensupları tarafından yapılır.
d) Tanıtımlarda; tedavi gören hastaların hikâyelerine, hasta mahremiyeti gözetilmek, hasta haklarına uygun olmak ve bu konuda hasta onamının alındığını belgelendirmek kaydıyla yer verilebilir.
e) Yürürlükteki mevzuata göre ülkemizde uygulanması yasaklanmış veya uygulanmasına izin verilmemiş olan tıbbi işlem ve uygulamalara tanıtımlarda yer verilemez.
Söz konusu Yönetmelik kriterlerine uymayanlar hakkında, Yönetmelik ekindeki EK-5 nolu Sağlık Tesisi Müeyyide Formu’nda bulunan 5 nolu müeyyide uygulanır[26]. Formda, bu müeyyide kapsamında, bilgilendirme ve tanıtım maddesine aykırılık halinde kuruluşun uyarılacağı, bir yıl içinde 2. tespitte 1 ay, 3. tespitte 3 ay süreyle sağlık turizmi faaliyetinin durdurulacağı belirtilmektedir.
Reklam Kurulu Yönetmeliği
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 63. maddesinin 1. fıkrası kapsamında, ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirleme ve haksız ticari uygulamalara karşı tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeleri yapma, bu hususlar çerçevesinde inceleme ve gerektiğinde denetim yapma, inceleme ve denetim sonucuna göre durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası veya gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulmuştur. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre, Kurul’un 19 üyeden oluştuğu ve bu üyeler arasında Türk Eczacıları Birliğinin görevlendireceği eczacı bir üye, Türk Diş Hekimleri Birliğinin görevlendireceği diş hekimi bir üye ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevlendireceği doktor bir üyenin de bulunduğu görülmektedir.
Kurulun görevleri, 03.07.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Reklam Kurulu Yönetmeliği’nde belirtilmiş[27], bunlar arasında; ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek ve haksız ticari uygulamalara karşı tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeleri yapmak, ticari reklam ve haksız ticari uygulamaları incelemek ve gerektiğinde denetim yapmak, aykırı hareket edenler hakkında idari yaptırımlar uygulamak sayılmıştır.
Kurul Başkanı’nın, Yönetmelik’in 15. maddesi b) bendine göre gerekli görülen hallerde ticari reklam ve haksız ticari uygulamalar ile ilgili resen inceleme veya denetim başlatma görevi bulunmaktadır. Bir başka ifade ile 8. madde kapsamında Kurul’a yazılı olarak veya elektronik ortamda başvurulabileceği gibi böyle bir başvuru olmadan da Başkan aracılığı ile işlem başlatılabilmesi mümkündür.
Kurulun kararları incelendiğinde, her türlü yazılı ve görsel medyadaki reklam ve tanıtımları resen veya başvuru üzerine incelediği, aykırılık tespit ettiklerine yönelik olarak idari para cezası ve reklam durdurma cezaları verdiği görülmektedir.
ÖRNEK KARARLAR
Bu bölümde, yaptırım uygulama yetkisi olan mercilerin yaklaşımını göstermesi açısından sağlık alanında reklam yasağı ile tanıtım sınırlandırmalarına dair gerek yargı gerekse Reklam Kurulu tarafından verilen bazı karar örneklerine değinilmiştir[28].
Danıştay 15. Dairesi, E. 2014/9558, K. 2018/6469, KT: 26.09.2018
Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin ekindeki EK-2 nolu Özel Hastane Müeyyide Formu’nda, Yönetmelik’in reklam yasağı ve bilgilendirme sınırlandırmasına yönelik hükümler içeren 60. maddesi ile 60/A maddesine aykırılık halinde cezai hükümlerin bulunması nedeniyle aynı fiille birden fazla ceza verilemeyeceği ilkesinin ihlal edildiği; zira reklamları denetleme ve yaptırım uygulama yetkisinin Reklam Kuruluna ait olduğu, buna rağmen Reklam Kurulunun yetkisine giren bir alanda Sağlık Müdürlüklerine yaptırım uygulama yetkisi verildiği; bu durumun aynı eylem nedeniyle ayrı ayrı ceza verilmesi sonucunu doğuracağı ve bu nedenle hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılan bir iptal davası,
Hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan “aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)” ilkesinin mutlak olmayıp, konu bakımından birbirine benzeseler dahi, korunan hukuki yararı, unsurları, amacı ve neticesi farklı olması nedeniyle aynı fiilin ayrı hukuk disiplinleri kapsamında farklı şekillerde mütalaa edilmesinin mümkün olduğu, öğretide, bu ilkenin idare hukuku içinde de sınırlı bir uygulama alanı bulduğu; idarenin aynı kişiye, iki ayrı sıfatı ve durumu bakımından değerlendirme yapıp aynı eylemden dolayı birden fazla ceza verebildiği, dolayısıyla idari yaptırımlar alanında “ne bis in idem” ilkesinin genellikle geçerli olmadığının ileri sürüldüğü, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve 3359 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin koruduğu hukuki yarar ile yürürlüğe konulma amacı ve unsurlarının birbirinden farklı olduğunun görüldüğü; nitekim, 6502 sayılı Kanun ile haksız ticari uygulamalara karşı tüketiciyi korumaya yönelik idari yaptırımlar öngörülmüş iken, Özel Hastaneler Yönetmeliğin bilgilendirme ve tanıtıma ilişkin maddelerinde sağlık hizmetine ticari bir görünüm verilmesi, haksız rekabete neden olunması ve hastaların suistimal edilmesi gibi sakıncalar dikkate alınarak yaptırım öngörüldüğü;
Sonuç olarak her bir mevzuatın kendine özgü kapsamının, yürürlüğe konulma ve uygulama amacı ile unsurlarının farklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda davacının iddiasına itibar edilemediği,
Dava dosyasının Yönetmelik hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden;
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile davalı idareye, özel hastanelere ilişkin usul ve esasları düzenlemek görev ve yetkisinin tanındığı; bu görev ve yetkinin, sözü edilen tüm bu faaliyetleri denetleme, dolayısıyla bu alana ilişkin idari düzeni korumak ve sürdürmek için, ilgili mevzuat hükümlerine aykırılığın tespiti halinde idari para cezası, uyarma, geçici durdurma ve iptal şeklindeki idari yaptırımları uygulama ve bu yaptırımların miktarlarını azaltmayı ve artırmayı da kapsadığı; iptali istenilen idari yaptırımların belirlenmesinde ölçülülük ilkesinin de gözetildiği sonucuna varıldığından,
Dava konusu düzenlemede hizmet gerekleri, kamu yararı ve üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçeleriyle Danıştay 15. Dairesinin 26.09.2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
Görüldüğü üzere idarenin yasal düzenleme yaparak sağlık hizmetlerinde reklam yasağı getirmesi ile bu yasağa uymayanlar hakkında yaptırımlar öngörmesi uygulamasında hukuka aykırılık görülmemiştir. Hatta aykırı hareket eden kişi ve/veya kuruluşlara birden fazla ceza verilebileceği de belirtilmiştir.
Danıştay 8. Dairesi, E. 2017/5702, K. 2020/5787, KT: 17.12.2020
Özel … Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği ile … Bankası A.Ş. arasında davacının bağlı olduğu odanın bilgisi olmaksızın anlaşma sağlandığı, muayene ve tedavi ücretleri üzerinden broşürler aracılığıyla reklam yapıldığının ileri sürülmesi üzerine davacı hakkında açılan soruşturma sonucunda; … Diş Hekimleri Odası tarafından, davacının bahse konu eylemleri gerçekleştirdiği kanaatiyle Disiplin Yönetmeliği’nin 8/a , 8/c, 8/f, 8/ı, 8/n hükümleri uyarınca muayene ücretinin 50 katı tutarında para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu karara yapılan itiraz üzerine, davalı Türk Diş Hekimleri Birliği Yüksek Disiplin Kurulu’nun … gün ve … sayılı kararı ile davacının itirazının reddi ile Oda Disiplin Kurulunca verilen disiplin cezasına ilişkin kararın eyleme uyan hükmün Disiplin Yönetmeliğinin 8/a maddesi olarak düzeltilmesine, idari para cezasının ise 2015 yılı muayene ve tedavi ücretinin 10 katı olacak şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından, Türk Diş Hekimleri Birliği ve Diş Hekimleri Odası Disiplin Yönetmeliği’nin “Para Cezası” başlıklı 8. maddesinin (a) bendi ve Türk Dişhekimleri Birliği Yüksek Disiplin Kurulu’nun … gün ve … sayılı işleminin iptali istemi ile dava açılmıştır.
Dava;
Türk Diş Hekimleri Birliği ve Diş Hekimleri Odası Disiplin Yönetmeliği’nin “Para Cezası” başlıklı 8. maddesinin (a) bendinin iptali istemi yönünden,
1219 sayılı Kanun’un, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın ve Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu’nun ilgili hükümleri incelendiğinde, meslek mensuplarının meslek ahlakına uygun davranmasını sağlayarak kamunun sağlık hizmetlerini düzenli ve düzgün olarak almasını temin etmek ve bu esnada da mesleki düzen ve geleneklere uygun hareket edilmesini sağlamak Türk Diş Hekimleri Birliği ve Birliğe bağlı odaların görevi olduğu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, Anayasa’da ve kanunlarında gösterilen amaçlarını gerçekleştirmek için meslektaşlar arasında dayanışmayı sağlayıcı itimat duygusunu geliştirici, haksız rekabeti önleyici, meslek onur ve bekasını koruyucu ve halkın mesleğe ve meslek mensuplarına karşı güvenini oluşturacak mesleki ahlak ve disiplinine ilişkin kuralları belirlemek ve buna uyulmasını sağlamak için yaptırım uygulama yetkisine sahip oldukları, bu itibarla, Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odalarının Disiplin Yönetmeliği’nin iptali istenilen 8/a maddesinin; dayanağı Yasa maddesi ve hekimlerin reklâm yapmasının ve bu reklâmdan yararlanarak rekabet oluşturmasının yasak olduğunu belirleyen ilgili diğer Yasa ve Tüzük kurallarına aykırılık taşımadığı sonucuna varıldığı gerekçeleriyle;
Türk Dişhekimleri Birliği Yüksek Disiplin Kurulu’nun … gün ve … sayılı işleminin iptali istemi yönünden ise
Davacıya para cezası verilmesine konu teşkil eden ve dosya içinde yer alan broşürün incelenmesinden; söz konusu broşürde yer alan “… Kurucumuz Diş Hekimi …………’in kendine yapılmayacak tedaviyi başkasına yapmama prensibi ile yola çıktığı bu süreçte, …………… Diş Klinikleri teknolojinin, 13 yıllık tecrübe ve bilgi birikiminin ışığında gelişmeye, yenilenmeye ve genişlemeye devam ederek hizmet kalitesinin gün geçtikçe artırmaktadır… ” ifadelerin reklam unsuru içerdiği, belli bir alanda verilen sağlık hizmetinin ticari bir niteliğe büründürülerek talep oluşturmaya yönelik olduğu, dolayısıyla alıntısı yapılan Yasal ve düzenleyici kuralların ihlali sonucunu doğurduğu, bu nedenle dava konusu Yönetmelik maddesinde ve bu Yönetmelik uyarınca davacının para cezası ile cezalandırılmasına dair tesis olunan dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığının anlaşıldığı gerekçeleriyle Danıştay 8. Dairesinin 17.12.2020 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
Yakın tarihli bu karar, hekim ya da diş hekimi olsun mesleki birlik ve odaların bu dava konusu özelinde reklam yasağına aykırı davranılması durumunda disiplin yaptırımları uygulamasının yüksek mahkeme tarafından hukuka uygun kabul edildiğini göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Danıştay 15. Dairesi, E. 2011/12449, K. 2011/5843, KT: 21.12.2011
Biraz daha eski tarihli olsa da yüksek mahkemenin değişmeyen yaklaşımını göstermesi açısından kayda değer bir diğer kararda davanın konusu şu şekildedir:
İstanbul’da hizmet veren özel bir hastane, 2-5.01.2004 tarihlerinde ….logosu ile yayın yapan özel bir TV kanalında “hep genç kalın benim gibi” başlıklı reklam yayınlanınca; söz konusu reklam, Reklam Kurulunun 17.01.2004 tarihli toplantısında incelenmiş, reklamda yer alan ibarelerin 1219 sayılı Kanun, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerine aykırı olduğu değerlendirilerek 89.950,00 TL idari para cezası ile söz konusu reklamın durdurulması cezasına hükmedilmiştir.
Sonrasında yapılan başvuru üzerine Ankara 7. İdare Mahkemesince verilen karar ile söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve haklı bilgilendirici türde olduğu, mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelikte bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle Reklam Kurulu tarafından verilen ceza işlemi iptal edilmiştir.
Bu sefer, Danıştay 15. Daire tarafından yapılan incelemede, yine başta 1219 sayılı Kanun olmak üzere mevzuattaki reklam yasağı ile ilgili hükümlere değinilmiş, uyuşmazlığa konu olan, “Hep genç kalın benim gibi” başlıklı reklamın, veriliş biçimine göre, “prostat” rahatsızlığının “Greenlight” yöntemi ile tedavisi açıklandıktan sonra; bu yöntemin kamuoyunda tanınmış kişilerin görüntülerinden hareketle genç kalmanın yolu olarak tanıtılmasının; Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin 60.maddesinde yer alan “Özel hastaneler;… diğer hastaneler aleyhine haksız rekabet yaratan davranışlarda bulunamazlar ve bu mahiyette reklam ve tanıtımlar yapamazlar. …” hükmüne aykırılıklar içerdiği, zira reklamda anılan hastaneye ticari görünüm kazandıran ifadelere yer verildiği, reklamın tercih edilirliği artırmaya ve talep yaratmaya yönelik olduğu, dolayısıyla söz konusu reklam nedeniyle tesis edilen dava konusu Reklam Kurulu işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu durumda söz konusu reklamın hastanenin sunmakta olduğu hizmete yönelik tanıtıcı ve halkı bilgilendirici türde olduğu ve mevzuatta öngörülen ilke ve kurallara aykırı nitelik taşımadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığı belirtilerek,
Reklam Kurulunun para cezası kararına yönelik işlemi iptal eden Ankara 7. İdare Mahkemesi kararının kanun yararına bozulmasına karar vermiştir.
Reklam Kurulu Kararı, D. 2022/116, T. No: 322, KT: 14.06.2022
Tespitler: “www.X3.com/X2” adresli sosyal paylaşım sitesinin;
06.12.2021 tarihli görselinde; “Hayata çerçevesiz bakın!, Femtosaniye Excimer Lazer ile göz kusurlarınızdan kurtulun …”
07.12.2021 tarihli görselinde; “Femtosaniye Excimer Lazer ile göz kusurlarınızdan kurtulun, göz kusurlarınızdan kurtulun … gözünüz artık 0 numara , lasik ameliyatları, katarakt cerrahisi, akıllı mercek operasyonları …”
16.12.2021 tarihli görselinde; “X2’de katarakt, akıllı lens excimer lazer muayenesinde uygunluk testleri ÜCRETSİZ!, 15 yıllık tecrübe 2’si profesör 1’i doçent 10 göz hekimi ile hizmetinizdeyiz…”
17.12.2021 tarihli görselinde; “Uzak yakın astigmat kusurlarınızdan kurtulun, Femtosaniye Excimer Lazer, 2’si profesör 1’i doçent 10 göz hekimi”,
18.12.2021 tarihli görselinde; “Excimer Lazer, 2’si profesör 1’i doçent 10 göz hekimi”,
“www.X1.com/X2” adresli sosyal paylaşım sitesinin; 06.01.2022 tarihli görselinde; ” 5 yıldır tüm dünyanın tercih ettiği Excimer Laser Tedavisi X2 Hastanesi’nde son teknoloji cihazlar ile bir dakikadan kısa bir sürede gerçekleştirilir ve bir daha gözlük kullanmanıza gerek kalmaz, laser ameliyat ile göz numaram sıfırlanır mı …”
07.02.2022 tarihli görselinde; ” Laser işlemi hiç yatağınızdan kalkmadan kıs abir sürede konforlu bir şekilde yapılmaktadır. 2’si profesör 1’i doçent 12 göz hekimi, Excimer Lazer ile miyop, hipermetrop ve astigmattan kurtulun …”
16.02.2022 tarihli görselinde; “yolda ofiste veya spor salonunda, gözlükleriniz ile sürekli uğraşmak zorunda kalmazsınız hayattan daha çok zevk alırsınız, Excimer Laser ameliyatı ile gözlük bırakma …”
27.04.2022 tarihli görselinde; “X2’de gözlük bırakma tedavisi olarak kullanılan Excimer Laser gözünüzü çizmez, doğru odaklanmasını sağlar, Excimer Laser ameliyatı ile gözlüklerine veda et, hemen F1 Göze gel gözlüklerinden dakikalar içinde kurtul, 2’si profesör 1’i doçent 12 göz hekimi X2 hizmetinizde …” şeklinde ifadelere yer verildiği tespit edilmiştir.
Değerlendirme/Karar: Yapılan incelemeler sonucunda, inceleme konusu internet sitesinde yer alan ifadeler ile firma tarafından sağlık alanında faaliyet gösteren kuruluşun faaliyetlerine ticari bir görünüm yüklediği, ilgili ifadelerin tıbbi işlemlere yönelik talep yaratıcı ve sağlık mevzuatında izin verilen bilgilendirme sınırını aşan nitelikte değerlendirildiği, dolayısıyla söz konusu tanıtımların ilgili mevzuata aykırı ve tüketicileri yanıltıcı nitelikte olduğu ve benzer alanda faaliyet gösteren kuruluşlar arasında haksız rekabete yol açtığı değerlendirilmiş olup,
Dolayısıyla inceleme konusu tanıtımların;
– 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 24. maddesi,
– Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8, 9 ve 39. maddeleri,
– Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik’in, 5/c maddesi,
– Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin 60. maddesi,
– Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 5/1-b, 5/1-ğ, 7/1, 7/2, 7/3, 7/4, 7/5-b, 7/5-c, 26 ve 32. maddeleri,
– 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 61. maddesi hükümlerine aykırı olduğuna,
Buna göre, reklam veren …. Özel Göz Tıp Merkezi Tic. ve Ltd. Şti. hakkında, 6502 sayılı Kanun’un 63. ve 77/12. maddeleri uyarınca anılan reklamları durdurma cezası verilmesine karar verilmiştir.
Reklam Kurulu Kararı, D. 2022/596, T. No: 321, KT: 17.05.2022
Tespitler: Dr. X’e ait olan www.X1.com adresli sosyal paylaşım sitesinde yer alan ‘dr.X2’ kullanıcı isimli sayfanın 07.03.2022 tarihli görünümünde yer alan muhtelif tarihli paylaşımlarda “liposuction, kalça şekillendirme, ip askı ile ameliyatsız yüz germe, brefaroplasti” gibi işlemlerin tanıtımına yer verildiği ve söz konusu tanıtımlarda ‘+Clinic’ adının kullanıldığı tespit edilmiştir.
Değerlendirme/Karar: Yapılan incelemeler sonucunda, adı geçen hekimin yukarıda ismi geçen tıbbi işlemleri uygulama yetkisi bulunmadığı halde inceleme konusu tanıtımlar ile bu alanda hizmet verildiği intibası oluşturulduğu, bu bağlamda bahsi geçen tanıtımların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğu, diğer taraftan söz konusu paylaşımların, ilgili mevzuatta izin verilen bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri sınırını aştığı ve “reklam” niteliğinde olduğu değerlendirilmiş olup,
Dolayısıyla inceleme konusu tanıtımların;
-1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 8 ve 24. maddeleri,
– Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8, 9 ve 39. maddeleri,
– Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik’in 5/c maddesi,
– Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliği’nin 29. maddesi,
– Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 7/1, 7/2, 7/3, 7/4, 7/5-b, 26 ve 32. maddeleri,
– 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 61. maddesi hükümlerine aykırı olduğuna,
Buna göre, reklam veren Dr. X hakkında, 6502 sayılı Kanun’un 63 üncü ve 77/12 nci maddeleri uyarınca 155.712-TL (Yüzellibeşbinyediyüzoniki Türk Lirası) idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verilmiştir.
Hazırlayan:
Dr. Hukukçu Hüseyin Cem BARLIOĞLU
HHDD Yönetim Kurulu Üyesi
Eylül 2022
[1] Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği, Md. 4/n).
[2] Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği, Md. 4/o).
[3] Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği, Md. 4/p).
[4] Danıştay 10. Dairesi, E. 2004/11660, K. 2005/1181, KT. 21.03.2005.
[5] https://shgm.saglik.gov.tr/Eklenti/4234/0/2013-15-ozel-saglik-kuruluslarinin-bilgilendirme-ve-tanitim-faaliyetleripdf.pdf?_tag1=2CD4B84F9EB2944F29D218EE9180535A2EB6D56A
[6] https://www.ttb.org.tr/yazisma_goster.php?Guid=f2e81512-8840-11e7-8318-948af52f0cac (ET: 28.08.2022)
[7] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/02/20220201-6.htm (ET: 28.08.2022).
[8] https://www.istabip.org.tr/4838-tum-meslektaslarimizin-dikkatine-saglik-alanindaki-reklam-yasagi-ve-tanitim-kurallari-hakkinda.html (ET: 28.08.2022).
[9] Cezai ve idari müeyyideler: Madde 15 – (Başlığı İle Birlikte Değişik:15/11/2018-7151/15 md.) Hukuka aykırı olarak organ ve doku alan, satan, satın alan, satılmasına aracılık eden, saklayan, nakleden veya aşılayan, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 91 inci maddesi hükümleri uygulanır. Bu Kanuna aykırı şekilde embriyo ve üreme hücresi bağışlayan, aşılayan, bulunduran, kullanan, saklayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya komisyonculuğunu yapanlar veya bu fiilleri özendiren, bunlara yönlendiren veya bunlara yönelik ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç teşkil etmediği takdirde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Bu Kanunun ek 1 inci maddesine aykırı fiili tespit edilen kişilerin sertifika ve izin belgeleri iptal edilir ve ilgili alanda çalışmalarına izin verilmez. Bakanlıktan izin alınmaksızın organ nakli ve üremeye yardımcı tedavi merkezi açılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 11 inci maddesi hükümleri uygulanır. Bu Kanuna ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara aykırı şekilde faaliyet gösteren sağlık kurum ve kuruluşları hakkında fiilin niteliği ve tekerrür durumuna göre Bakanlıkça faaliyet durdurma veya faaliyet izni iptali müeyyidesi uygulanır. |
[10] Değişiklik, 28.04.2014 tarih ve 25475 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[11] Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği, Md.1.
[12] https://www.istabip.org.tr/5136-tabip-odasina-uyelik-zorunlulugu-hakkinda.html (ET: 26.08.2022)
[13] Para cezası, TTB Kanunu’nun 39. maddesinin b) bendine göre o yılki en yüksek yıllık üye aidatının 3 katından az, 5 katından fazla olamaz.
[14] Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği, Md. 5.
[15] Danıştay 8. Dairesi, E. 2015/3439, K. 2018/9070, KT. 26.12.2018.
[16] Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, E. 2019/1762, K. 2020/1982, KT: 26.10.2020.
[17] Ayakta Teşhis ve Tedavi yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik, Md. 2.
[18] Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik, Md. 4/b) Sağlık meslek mensupları: Tabip, diş tabibi, eczacı, hemşire, ebe ve optisyen ile 1219 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinde tanımlanan diğer meslek mensuplarını ifade eder.
[19] Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik, Md. 4/c) Sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensupları: Sağlık meslek mensubu olmadığı halde, sağlık hizmet sunumu çerçevesinde özgün görevi olan ve bu alanda çalışan diğer meslek mensuplarını ifade eder.
[20] Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik, Md. 2.
[21] İlkyardım Yönetmeliği, Md. 2.
[22] İlkyardım Yönetmeliği, Md. 28/2-f).
[23] İlkyardım Yönetmeliği, Md. 30/(1).
[24] İlkyardım Yönetmeliği, Md. 30/(3).
[25] Yönetmelik’in 2. maddesinde, kapsam dışında olan kişiler de maddeler halinde sayılmıştır.
[26] Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik, Md. 15/1.
[27] Reklam Kurulu Yönetmeliği, Md. 7.
[28] Kararlar, www.lexpera.com.tr sitesinden alınmıştır.